17 Kasım 2010 Çarşamba

Fazıl Say'ı anlamak yada anlamamak-11




En büyük korkularımdan biri gerçekten yanlış anlaşılmaktır:)

Beni yakından tanıyabilenler bilir ki, asla kişilerin kendileriyle ilgili bir problemim olmaz. Kişilerin bir şekilde sebep olduğu sonuç üzerine yapılanır benim eleştirilerim. Bu sebeple bu yazı dizisine başladığım andan itibaren konuyu aktarabilmek anlamında örneklediğim hiç bir sanatçıya çamur atmak anlamında bir yaklaşımım yok. İnsanların bir şekilde sevdikleri ve hatta ilah yaptıkları kişileri eleştiren kişi sevimsizdir.

Sevimsiz olmayı göze alarak yazmaya devam ederken yine kişilerin sevgi hanelerinden kaldırılmasını sağlamak adına değildir yapmaya çalıştıklarım. Ama ben sevmenin hep evet anlamına gelmediğine inananlardanım. Hatta sevmek "hayır" da diyebilmektir. Benimde sevdiklerim var, başta üzerinde yaşadığım bu toprak parçası ve bu halk geliyor.... Gördüğüm ise; bir çok koldan sarılmış bir durumda oluşumuz ve müziği kullanarak, çünkü müzik benim bilgi alanım, her anlamda kapana sıkıştırılmış olmamıza kaygısız davranamama alışkanlığıdır.

Bu kaygımı anlatabildiğimi umarak aydın kesimiyle ilgili eleştirilere başlamak istiyorum.

Çok ciddiyim sadece müzik alanında değil, her alanda benim aydınlarımın büyük bir çoğunluğu aydın falan değil...Karanlık olsalar çok daha iyi diyebileceğim bir zaman dilimi içersindeyim. En azından karanlıkta nasıl yol alacağını bilirsin, yada öğrenirsin. Benim aydınlarım çok daha tehlikeli bir durumda. Alacakaranlık ta benim aydınlarım...Çok uzun zamandan beri aydın kavramına alacakaranlık yakıştırmasını kullanıyorum.

Geçmişe baktığım zaman, özellikle edebiyatta öylesine büyük edebiyatçılar yetiştirmiş ki bu topraklar ve müzisyenlerin büyük bir kısmı da ne yazık ki bu büyük edebiyatçılarımızın ürettiklerinden gitmek anlamında bir yol tutturmuşlar.

Unuttukları o büyük edebiyatçıların o devasa eserleri ortaya çıkarırken ödedikleri bedellerdir....

Onları her yönüyle büyük edebiyatçı sınıfına sokan en önemli faktör inançları uğruna göze aldıklarıdır. Bu sebeple eserlerine baktığımızda inanılmaz büyük bir coşkuyla birlikte edebiyatın en önemli özelliklerinin farkındalığını yaşarız. Onlar yol göstericidir, ve umudumuzdur aynı zamanda.

Dünyanın hemen her yerinde edebiyatçıların eserleri müzisyenler tarafından kullanılmıştır. Bu eserler kullanılırken edebiyatçının vermek istediği duygu, düşünceden ödün vermeden büyük bir ustalıkla, çaba sarfederek hazırlanmış müziklerdir büyük bir kısmı... Ve çok daha önemlisi, eserlerinde edebiyatçıların eserlerini kullanmış olsalar bile, büyük bir çoğunlukla neredeyse bir edebiyatçı duyarlılığında kendi sözlerini de yazabilmişlerdir.

Dünyayı rüzgarında savuran ve neredeyse siyasi gücün ötesine geçerek insanları bir araya toparlayabilen , yön veren ve protest müzik olarak adlandırdığımız müziğin kökeni halk müziğidir. Ve aynı zamanda bu müziklerin arasında söylenen sözlerin vurgulayıcı ve son derece anlamlı sözleriyle insanlar bir yumruk olabilmeyi başarabilmiştir.

Benim ülkemde ise özgün müzik adıyla en fazla Nazım Hikmet in, ve diğer usta edebiyatçıların şiirleri uluorta kullanılırken şiirlerine verdiğimiz zararı hiç tartışmıyorum bile.

Nazım Hikmet, özellikle Türk Müziğini pek çok seven bir edebiyatçıydı. Müziklenmesi için kendi eliyle yazıp gönderdiği sözleri Mesut Cemil Bey müziklendirirken, bu eserlerdeki sözleri şiir kitaplarında göremezsiniz. Çünkü Nazım Hikmet onları müziklenmesi adına yazmıştır. Ama önüne gelen her müzisyen onun şiirlerinden bir çoğunu orasını atıp, burasını keserek kendine göre bestelemiş ve buna özgün müzik demiştir.

Ve benim ülkemde kendini aydın sınıfına koyan herkes sadece bu sözlerin Nazım Hikmet ve diğer edebiyatçılarımızın şiirleri olmasının keyfiyle onaylamıştır.

Arabesk müzik anlatmaya çalıştığım nedenlerle ortaya çıktığında ve yol aldığında her sınıfa göre bir şekil alırken ne yazık ki bu edebiyatçıların eserleride arabesk müzik havasında kullanıldı arabesk bir bakış açısıyla.

Özgün müzik içinde ele aldığımız ve çok sevdiğimiz Ahmet Kaya nın bir klibini sizinle paylaşmak istiyorum. Bu sefer görsel olarak ta izleyin. Bu video da toplumsal hangi olayı görebileceksiniz. Ben mi körüm, yoksa bende mi var bir bozukluk?

Yine bu ülkenin aydınları sadece siyasi anlamda aynı düşünceyi paylaşıyorsa, müziğindeki arabesk yön, topluma kazandırdığı yada kazandıramadığı davranış ve düşünce biçimi, tavır olarak yerleşmeye çalışan külhanvari yaşam biçimi gibi bir çok yönle birlikte hiç bir eleştiride bulunmadı. Sadece sustu ve dinledi...



Çok daha önemli bir müzisyenden söz etmek istiyorum şimdi. Bundan önceki bölümde yorum kısmında ele aldığım büyük sanatçı Victor Jara...

Victor Jara 1932-1973 yılları arasında yaşamış Şili li bir müzisyendir. Son derece olumsuz koşullarda geçen bir çocukluğu vardır. Kahya olan alkolik babası tarafından sürekli olarak dövülen annesiyle, babasının sonunda onları terk etmesiyle başbaşa kaldığında, her türlü işte çalışan bu kadının söylediği halk ezgileriyle büyüdü.

Eğitimini muhasebe üzerine yapmak istedi ama sonra fikrini değiştirip İlahiyat okumaya başladı. Tam iki yıl İlahiyat okuduktan sonra burayı da bırakarak annesinin ölümüyle çalışmaya başladı.

Yaşadığı dönemlerde bizim ülkemizde olup bitenlerden hiç farklı olmayan bir zemin vardı. Faşizm orada da kol geziyordu hemde tüm haşmetiyle..

Bir şekilde kendini müziğin içinde bulduğundan düşüncelerini, duygularını anlatma biçimi olarak gördüğü müzikte topluma daima bir mesaj vermeye çalışan yönü , vatanseverlik anlayışıyla ülkesindeki anlamsız politikalara bir karşı duruş olarak müziğini kullanırken halkıyla da beraberdi, gerçekten aydın olan aydınlarıyla da...

11 eylül 1973 de Pinochet'nin gerçekleştirdiği bir darbe sırasında tutuklanır. Şili stadyumunda işkence görür. Burada şarkı söylemeye, mırıldanmaya devam eder. Bir daha gitar çalmasın diye önce elleri kırılır...Şarkısına devam eder... Sonunda başını dipçikle parçalarlar. Ve ellerini kesip herkese örnek olsun diye tribünlere asarlar...

Bu sanatçıyı saygıyla anarken onun bir şarkısını buraya almadan geçemeyeceğim;




Arabesk bakış açısının sadece müzik olarak değil, bir bütün olarak bizleri ne hale getirdiğinin en iyi örneğini göstermek adına dünya genelindeki benzer olaylarla açıklamaya çalışıyorum olayları.

Müzik topluma hangi açıdan olursa olsun yön verebilmek adına özellikle kapitalizmin kullandığı en büyük silahtır. Ve yıllardır bizim ülkemizde uygulanan politik oyunlarla müziğimiz her yönüyle arabeskleşirken toplumda çok daha fazla önemi olduğuna inandığım protest bakış açısının da arabeskleşmiş olması hiç bir işe yaramayacaktır.

Oysa protest müzik ses getiren bir olgudur....Var olanları da yok etmede uzmanız bildiğiniz gibi. Yine sesimiz çıkmadı...

Getirmiyorsa, getirmediyse, anlamsız tapınma ritüellerini bırakıp hep birlikte düşünme zamanıdır. En azından kendini aydın yerine koyanlar bunu yapmalıdır.

Topluma yön verenler düşünürler, edebiyatçılar ve sanatçılardır. Müzik ise burada en önemli ayaktır, ama benim ülkemde bu anlamda en kötü durumda olandır da...

Fazıl Say ise aydın bir insandır bu anlamda. Söyledikleri tabikii çoğunluk tarafından anlaşılmayacaktır ve saptırılacaktır. Sanatçının görevi hangi alan olursa olsun halkı bir şekilde uyarmaktır. Çok farklı bir şekilde kimsenin cesaret edemediği bir şeyi yaptığını söyleyebilirim.

Alacakaranlıklar ve karanlık içinde yaşayanlar Fazıl Say ı anlayamayacaktır. Söylediğini salt bir müzik olgusu içersinde ele alacaklardır. Oysa Fazıl Say biz fark etsekte etmesek te öylesine büyük bir müzisyendir ki, olayı basit bir müzik türü içersinde ele almayacaktır. Görmek istemeyen göz görmeyeceğinden, duymak istemeyen kulakta duymayacağından alışagelmiş arabesk vari tavırla saldırıya geçeceklerdir tabikii.

Arabesk bakış açısıyla dünyaya baktığımızda yaşayacaklarımız şu anda yaşadıklarımızdır zaten. Ve bu müzik bilinen anlamdaki çizgisinden çıkarak pop a , rock a jazz a kadar uzanmak üzere.

Lütfen, bu arada çoğu sanatçılarımızın neden arabesk müzik söylemeye başladığını düşünün...

Etnik kültüre ve müziğine, diğer müzik türleriyle birlikte saygın örnekler sunması sebebiyle saygı duyduğum, ve her anlamda en kaliteli işleri ortaya çıkarmaya çalışan Kalan Müzik neden Şevval Sam la birlikte arabesk bir albüm piyasa sürmüş olabilir?

Değişen nedir ülkemde? Taşlar yerinden çoktan oynadı ama yinede sağlam diye bildiğimiz taşlar dahi arabesk bakış açısının kaypak politikalarında oynayabiliyorsa nerede olduğumuzu bir kez daha en azından müzik yoluyla düşünmeye çalışalım...

sanem uçar

2 yorum:

  1. Sevgili Sanem,

    Konuyu bitirip bitirmediğinden pek emin değilim ama her bölümde gerçekten bir çok anlamda bilgilendiğimi söylemek istiyorum. Konuyu ortaya koyuş biçimin ve özellikle verdiğin örneklerle akıllarda kalışı sağlayan yapı, araya giren yorumlarla bana göre çok güzel bir seyir izledi.

    Çoğu kişinin canını sıkmış olabilirsin diye düşünüyorum:)Hassas konulardı, ve hemen herkesin bir şekilde arabeskle iç içe oluşunu öylesine güzel vurguladın ki kendimde dahil olmak üzere , bir ayna tutulmuşcasına göremediklerimi görmemi sağladın.

    Herşeye rağmen yazdıklarından çıkardığım sonuçla, hiç bir şey değişmeden belkide artan bir hızla devam edeceğe benziyor. Bir sonuç olduğu konusunda seninle hem fikir olmama rağmen bu sonuç kabul etmek istemediğim bir sonuç.

    Bir kez daha ne kadar az bilgiye sahip olduğumuzu gösterdin bizlere. Bu kadar az bilgiye sahipken çok şey biliyor gibi ortalıklarda dolanmakta arabesk kültürün bizlere kazandırdığı anlamsız davranışlardan biri olsa gerek.

    Neden korkuyorum biliyormusun sevgili Sanem?

    Çok iyi bildiğin gibi anlamak, bilgiyle doğru orantılı olsa da yaşama bakışla da ilgili diye düşünüyorum. Yazdığın üzere %90 ı bir şekilde arabesk müzik dinleyen bu toplum, yazdıklarını bir şekilde okumuş olsa , hakkında ne düşünebileceğini tahmin edebiliyorum. kendi öz eleştirisini yapabilmeyi beceremeyen ve kalıplaşmış düşünce sistematiğiyle davranan bu halk doğru sesleri, doğru renkleri, görebilecek kapasitede değil ne yazık ki.

    Yazdıkların anlamak anlamında en azından bir kişiye ulaşabilse, kardır diyeceğim. Üstüne düşen görevi yaptığına inanıyorum. yazdığın her satır için çok çok teşekkürler.

    Düşündürdün, gülümsettin, bilgilendirdin, kendi adıma daha ne isteyebilirim ki?

    Adan Karlı

    YanıtlaSil
  2. :))) Kimsenin canını sıkmak istemediğimi biliyorum. Tam tersine canı sıkkın olan kişi benim bu anlamda. Dürüst olmak gerekirse bu konu asla bitmez. Bu anlamda herkes düşünemeyeceğin kadar suçludur.

    Örneğin müzik öğretmenleri....

    Fazıl Say ı sevme nedenlerimden bir tanesi de nedir biliyormusun?

    Bunca müzisyen varken ve bunca müzik öğretmeni varken müzik derslerinin azaltılması konusunda konuşan tek kişi Fazıl Say oldu. Çünkü doğru bir eğitimle bazı şeyler belki de önlenebilir. Ama hafta da bir saatlik bir dersle hiç bir şey yapamazsıınız. Ve herkes yine bu anlamda susarken bu nasıl bir anlayıştır diye hesap soran kişi yine Fazıl Say oldu...

    Bugün müzik akademilerinde, yada konservatuarlarda okuyan onlarca kişi de suçludur.... Müzik eğitiminin ciddi bir iş olduğunun farkına bile varmadan geçirdikleri okul yıllarında tanınan bilinen bir sanatçı olmak adına bilimsel anlamda bir araştırma yapmak varken büyük bir çoğunluğu gelecek günlerdeki cd lerinin hayalleri peşindedirler.

    Hayaller pek güzeldir, ve olması da gerekir, ama ben bunca yıllık öğrenmenlik yaşantımda onlarca müzik eğitimi fakültelerinde yada konservatuarlarda okuyan gençlerinde zorunlu derslerinden biri olan stajlarında rehber öğretmen olarak bulundum.Müziksel anlamda bilgili donanımlı, müzik adına bilimsel bir çalışma yapmak isteyen bir tane bile gence rastlamadım. Hemen hemen hepsi henüz okullarını bile bitirmemişken sanatçı edalarıyla dolandılar çevremde...

    Bu kadar kolay işte sanatçı olmak:))) Arabesk kültürün bize kazandırdığı değerlerden biri işte. Sesin mi güzel, yap bir cd, bir kaç kişi alır kuşkusuz, alkışlayanlarımızda olur, sağolsun dostlarımız yeter bu anlamda....Herşey çok ama çok ucuz...

    Haklılar da, bizlere zorla bir şekilde dinletilen müziklerden ve sanatçılardan daha iyiler, en azından eğitimini alıyorlar...

    Ve arabesk müziğin yaygınlaşmasını bir şekilde sağlayanların başında yine müzik eğitimcileri geliyor. Yada bir şekilde konservatuarı bitirmiş bir çalgı çalan,sesi güzel olan , orada burada müzik yapanlar....

    Yaşamlarını sürdürebilmek için halkın keyif aldığı şeyler yapma zorunluğu nedeniyle öyle güzel arabeskleşirler ki akıllara zarardır yaptıkları...

    Schubert in Bitmemiş Senfonisine benzer bu yazı:))))Ama uzatmak niyetinde değilim, son bir toparlama yapıp noktayı koyacağım.

    Sanatçıların sorumlulukları olduğu gibi müzikte de dinleyicilerin sorumlulukları vardır. En azından ben sorumlulukları olan dinleyici kapsamında görüyorum kendimi. Aptal olmak niyetinde değilim, çok iyi biliyorum ki ben olmasam sanatçılarda olmayacaktır. Bu sebeple sanatçı da bana ulaşmayı hedefliyorsa standartlarını yükseltmek zorunda.

    :)))) kuşkusuz o pek kıymetli popolarında pireler uçuşuyor şu anda. Ukalalık gibi algılanacak çoğu cümlelerim bu toplumun iyiliği içindir, anlayan anlayacaktır, anlamayanla da işim olmayacaktır hiç bir zaman...

    Gerçekten bu arada yorumlarıyla beni yalnız bırakmayan herkese teşekkürü bir borç bilirim.

    YanıtlaSil

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır