20 Ocak 2011 Perşembe

Eski kitap kokusu



"Geçmişe ait herşey ilgimi çeker" diyemeyeceğim....

Çoğunlukla geçmişe ait izleri , kendi yaşam alanımda değil, kendilerine özgü mekanların içinde izlemeyi severim.

Benim yaşam alanımda herşeye dokunmak vardır. Dokunamadan sanki bir izleyiciymiş konumunda olduğum bir evi düşünemiyorum mesela...

Antika merakım da yoktur doğal olarak. Kuşkusuz eski eşyalar arasında son derece estetik her hangi bir objeye dikkat kesilebilirim ama onu elime alamayacaksam, onun bir köşede durması bana çok anlamsız gelir.

Müzeye dönüşmüş evlerde nefes alamam. Nasıl oturacağımı, elimi kolumu nereye koyacağımı bilemem. Her an bir sakarlığım tutacakmış gibi rahatsız bir konumda ne dediğimi bilir, ne söylenenleri anlar nede herhangi bir bağ kurabilirim.

Başkalarına ait yaşanmışlıkların kendi dünyamda izdüşümü çok kolay olamaz. Çokta anlamsız bulurum, fi tarihinden kalmış eski bir fincanda başkalarına ait yaşanmışlıkları. O fincan kendime ait bir geçmişi içinde barındırıyorsa salt benim için anlamlıdır ve benimle birlikte yaşam bulmak zorundadır. Sadece tozu alınacak bir şey olmamalıdır.

Ama söz konusu kitap olursa, eski kitapların özellikle anlamı hep başka olmuştur. Öncelikle o eski kitaplara ait kokuyu severim.Sararmış sayfalarındaki yaşanmışlıkların izlerini sürmek ise tarifi imkansız duygular yaşatır bana.

Şu an karşımda Oğuz Atay ın şubat 1975 te ilk basım "Korkuyu Beklerken" adlı hikaye kitabı duruyor.

Kitaba değil, bir çok şeye dokunuyorum.

Öncelikle henüz tanışmamışım Oğuz la.

Kendimi çocukla genç arasında gördüğüm, aslında çocuk olduğum ama asla kabul etmediğim bir yaştayım. Dünyayı yeni yeni tanıyorum ama bana soracak olursanız bayağı şeyler görmüş ve geçirmişim...

Babam evde olduğu süre içersinde sürekli radyo dinliyor. Marmara Denizine düşen THY ait uçaktan kurtarılan olmayışına üzülüyoruz hep birlikte...

Rauf Denktaş adını sıklıkla duyuyoruz, ne anlama geldiğini bilmiyorum çoğu şeylerin ve dünya hızla dönmeye devam ediyor.

Benimde bazı "Korkularım" var ama bunları dillendirmekten korktuğumu fark bile edemiyorum.

Kitabın arka kapağında Oğuz un profilden bir fotoğrafı var ve çok güzel bir cümle kullanmışlar onunla ilgili olarak;

"Korkuyu Beklerken yazarın düşünce olgunluğu ile coşkun duyarlılığının ölçülü bir anlatımla dengelendiği,alışılmamış güzellikteki hikayeleri bir araya getirmektedir.."

Çok güzel bir açıklama yazılmış ve yine çok güzel bir tarih bu aslında.

Oğuz Atay yaşıyor!....

sanem uçar

2 yorum:

  1. selahaddin kem20 Ocak 2011 14:19

    Oğuz Atay ı çok sevdiğiniz belli oluyor. Açıkcası tüm övgüleri hak eden bir yazar.

    İlk basım kitaplar benimde ilgi alanım içersindedir, doğal olarak çok heyecanlandım yazdıklarınızı okurken.

    Bitiş cümleniz çok vurgulayıcıydı, duygulandım bende...

    Selahaddin Kem

    YanıtlaSil
  2. Yine mükemmel bir yazının eşliğinde kahvemi yudumluyorum sayenizde..
    Sade,sımsıcak bir o kadar da etkileyici bir anlatım..
    Gözlerim evdeki kütüphanenin raflarında...
    sizin deyimizle sararmış sayfalarıyla yıllardır beklemekten usanmamış eski kitaplarda....

    Teşekkürler Sanem Uçar!

    YanıtlaSil

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır