25 Ocak 2016 Pazartesi

Yasta Gelin - 5



"Bir tane daha alabilirim " dedi adam.

Az kalsın;

"Bir de limon varsa çok iyi olur" diyecekti ki vaz geçti bu isteğinden. Bardağını alırken bile sanki dövecekmiş gibi hareket eden adama küfür gibi gelebilirdi bu istek. Gerip bir korku basmıştı tüm yüreğini, daha doğrusu bir umutsuzluk, hayal kırıklığı da denilebilirdi.

Her şeyi geride bırakıp yepyeni bir yaşama doğru yıllardır beklediği hamleyi yapmış olmasına rağmen, düştüğü yer istediği hayatı yaşamasına izin vermiyormuş gibi garip bir karşı duruş sergiliyordu. Oysa ne fedakarlıklara katlanmıştı bu günlere erişebilmek için. Kendi kendine kurduğu dünyada kimsenin kendisini anlamadığına ve anlamayacağına kanaat getirerek son bir hamleyle kalan ömrünü kendi başına yaşamayı hayal ederken daha ilk günlerden yine başkalarına muhtaç bir durumda anlamsız hikayeleri dinlemek canını sıkıyordu.

Tam bunları düşünürken ıslık gibi pencerenin minik çatlağından sızan  rüzgar;

Kimin daha fedakar
olduğunun bilinmediği
bir masalın tam ortasındayız

diye fısıldayarak irkilmesine sebep oldu...

Adamın bu irkilmesini gören Aysun hemşire;

"Sancınız varsa doktor gelene kadar bir ağrı kesici iğne yapayım isterseniz " dedi.

Ne cevap vereceğini bilememenin şaşkınlığında  cılız bir sesle; "Bilemiyorum " diye fısıldadı.

" Oooo sesiniz pek iyi çıkmıyor, acınızı söylemek istemiyorsunuz belki ama, serde erkeklik var, canınızın yandığı belli. Çayınızı bitirin sonra bir ağrı kesici yapayım. Belki de daha önce yapmalıydım, ama doktorun gelmesi gecikeceğe benziyor..." derken kapı hızla vuruluyordu.

"Bekir efendi çabuk şu kapıyı aç, donduk!"

"Hah! işte, şimdi her şey açıklığa kavuşur, geliyorum doktorum, geliyorum..." diyerek elindeki her şeyi bir kenara bırakarak kapıya yöneldi.

"Muhtarım siz de gelmişsiniz, hoş gelmişsiniz geçin hemen size sıcak çay getireyim"

Muhtar koca sesiyle "Ben böyle bir şey ne gördüm ne duydum, bu köyde doğdum büyüdüm ama böylesini görmedim" diye adeta haykırıyordu ki doktor sesini kesmesini istedi . Belli ki epeyce kötü şeyler yaşamışlardı.

İçeri girdiklerinde adamla göz göze gelen muhtar;

" Beyim ne işiniz var burada? " diye adama soru sorarken ,Aysun hemşire lafa girerek;

" Doktor bey, bu bey ayağını burkmuş, ben bandajladım, siz gelmeden bir şey yapmak istemedim ama sancısı var" dedi.

Doktor, yani tam da sırası der gibi bir edayla,

"Bandajı açın, bakarım " diyerek ve odasına yönlenirken tüm meraklı bakışların üzerinde olduğundan habersizdi.

Herkes iki adamın ağızlarından çıkacak açıklamayı bekliyordu ama her ikisi de doktorun odasında ağızlarını bıçak açmadan oturmayı tercih ettiler.

Ortalıkta kelimelerin olmadığı, sadece işlerini yapan insanların işlerinden çıkan seslerin mekanikliği yankılanıyordu. Bir süre sonra doktor yerinden kalkarak Aysun hemşireye seslendi;

"Aysun hemşire hastayı hazırlayın, geliyorum..."

Aysun hemşire adamın koluna girerek yürümesine yardım ederek muayene odasına kadar götürdü adamı.Titizlikle biraz önce sardığı bandajı açarak;

"Hasta hazır" diye seslendi doktora.

Doktor, hiç konuşmadan muayenesini yaparken;

"Kırık ya da çıkık gibi gözükmüyor. Emin olmak isterseniz şehre gidip bir rontgen çektirebilirsiniz. Ama sadece bir burkulma, bir ağrı kesici sizi daha iyi hissettirebilir " diyerek odadan çıktı.

Adam kendini gittikçe kötü hissetmeye başlamıştı. Beş kuruşluk bir değeri olmayan bir zavallı gibi hissediyordu kendini.

Aysun hemşire tüm sevecenliğiyle adama yaklaşarak, endişe etmemesini önemli bir şey olsa tavrı farklı olurdu diyerek iğneyi yaptıktan sonra aynı naziklik ve sevecenlikle bandajı tekrar yaptı ve "Geçmiş olsun " dedi.

Onca gri rengin arasında Güneş ışığındaydı Aysun hemşire ve farkında olmadan bu hiç kimseyi tanımadığı garip yerde kendini Aysun hemşireye yakın hissetti.

"İyiyim de, eve nasıl gideceğim, ilaç gerekecek mi? bu soruların yanıtını bilmeden buradan nasıl gidebilirim ki? " şeklinde bir şeyler gevelerken umutsuzca etrafına bakıyordu.

"Buradan size bir ağrı kesici verebiliriz de önemli olan o ayağın üstüne basmamanız, bunun için bir baston gerekli ama öyle fiyakalı baston yoktur buralarda. Bekir efendi ağaç dalından bir baston vari bir şey yapsın da en azından üstüne basmanızı engellesin" diyerek Bekir efendiyi çağırarak baston benzeri bir şey var mı diye sordu.

Bekir efendi hiç konuşmadan dışarı çıktı ve bir süre sonra çıkıntıları yontulmuş bir dal parçasıyla döndü ve "bu işe yarar mı?" diye sordu.

Aysun hemşire bir kahkaha atarak "Burada yarayacak" diye cevap verirken adam da kaderine razı olmuş bir biçimde hemşireyi onaylıyordu.

Şimdi sırada eve gitmek var diye düşünürken, doktorun kapısı açıldı ve muhtar yanlarına gelip, "eve giderken sizi de eve bırakayım" dedi.

Nasıl teşekkür edeceğini bilemeden mutlulukla dal parçasının yardımıyla yürümeye çalışırken içinden belki de olup biteni anlatır muhtar diye geçiriyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır