Yaşamımızda "iyi ki bu dünyaya gelmiş" diyebileceğimiz insan sayısı ne kadardır bilemeyeceğim ama benim için mavigezegen de nefes aldığını bildiğim ve onu tanımış olmaktan mutluluk duyduğum isimlerden bir tanesidir Kathe Kollwitz....
Onu anlatmaya nasıl başlayacağımı açıkcası bilemiyorum.
Sanatçı kimliğini mi öne çıkartmalıyım, kadın kimliğini mi, yoksa düşüncelerini mi ortaya dökmeliyim ?
1867-1945 yılları arasında yaşamış Alman oymabaskı sanatçısı ve heykeltraştır.
Babası onun küçük yaşta yeteneğini keşfederek ünlü resim ve grafik ustalarından ders almasını sağlamıştır.Sanat eğitimine 1884'te Berlin'de başlayan, 1888-1889 yıllarında Münih'te sürdüren Käthe o dönemin nesnel koşullarından derinden etkilenmiştir.
19.yüzyılın sonu işçilerin ve halkın içinde bulunduğu olumsuz koşulların tavan yaptığı, toplumsal adaletsizliklerin yoğun olduğu bir dönemdi. Kathe Kollwitz bu koşullardan derinden etkilenecek, yapıtlarında gerçek yaşamda tanık olduğu insanları ve olayları
anlatmaya çalışacaktı.
Her zaman açlık çekenlerin, ezilmişlerin, horlananların yanında oldu.Çünkü; "sanatçıyı çağının yarattığını" düşünüyordu. Bu düşünce ailesinin sol görüşlü olmasından da kaynaklanıyordu.Yaşamı boyunca inançlarıyla birlikte yaşayacak ve büyükbabasının "yetenekli olmak insana sorumluluk yükler" sözlerini aklından çıkartmayacaktı...
“Sanatçı çoğunlukla çağının çocuğudur, özellikle ona şekil veren yıllar erken sosyalist döneme denk geliyorsa. Bana şekil veren yıllar bu döneme denk geldi ve ben tamamıyla sosyalist hareketin içinde yetiştim.”
Cümlesinin altının çizilmesi gerekiyor.Kendini bilen, sorumluluklarını bilen,ve doğal olarak insan olmanın bilinciyle hareket edecek bir kişinin , bir sanatçının cümleleridir bunlar. Doğal olarak yapıtları 20. yüzyıla damgasını vuracaktır.
1894'te bir tıp öğrencisi olan Karl Kollwitz'le evlenerek kuzey Berlin’de işçi sınıfın ağırlıkta olduğu bölgede yaşamaya başlamıştır.Doğal olarak Kathe Kollwitz’in burada tanık olduğu yoksulluk, acı ve sefalet, onun hayatının erken evrelerinden itibaren biçimlendirecektir.
Kocasının doktor olması ve onun mesleğinin Kathe Kollwitz’in gözlerinin önüne serdiği çarpıcı yaşam gerçekleri de, ailenin yaşam alanını çevreleyen koşulların dramatik yansımaları olmuştur.
Dışavurumcu bir sanat anlayışı hakimdir eserlerinde.
İki çocuğu olur Kathe Kollwitz in. 1892 yılında büyük oğlu Hans,1896’da ise Peter dünyaya gelir. Ve ister istemez sanatçının yapıtlarında annelik kavramını görmeye başlarız.
1893- 1897 arasında Gerhart Hauptmann’ın Dokumacılar adlı oyununda yola çıkan ve bakır levha üzerine asit oyma ile gerçekleştirdiği 6 ‘baskı- resim’den oluşan Dokumacıların İsyanı serisini gerçekleştirmiştir. Hauptman’ın oyunu Berlin’de ilk olarak 28 Şubat 1893’de gösterilmiştir. Silezyalı dokumacıların 1844’teki isyanlarının gaddarca bastırılması felaketini konu edinmektedir. Ayaklanmada dokumacılar fabrika sahibinin evine doğru yürümektedirler, Kollwitz’in mücadele sahnelerinde kadın ve çocuk figürler ön plana çıkmakta ve böylece kadının toplumsal mücadelede oynadığı önemli rol vurgulanmaktadır. İsyan, erken dönem çalışmalarının başlıca konuları arasında yer almaktadır.
Ancak eserlerindeki konular Kaieser Wilhelm tarafından yıkıcı bulunacaktır.
Toplumu sanatı aracılığıyla etkilemeye çalışacak ve Alman halkını ilgilendiren tarihi olaylara dayalı seriler üretecek, yaşadığı zaman dilimine sembolik göndermeler yapacaktır.
Küçük oğlu Peter in Birinci dünya savaşına gönüllü olarak katılıp bu savaşta ölmesi onu derinden yaralayacaktır.Ve bundan sonra savaşa duyduğu nefreti ve ölüm temalarını sıklıkla eserlerinde konu etmeye başlayacaktır.
1917 yılında, Berlin Paul Cassirer’s Galerisi’nde 50. doğum günü anısına düzenlenen serginin ardından, 1919 yılında Prusya Akademisi’ne seçilen ilk kadın olmuş ve 1928’de akademide Grafik Sanatlar Ustalık Sınıfı Başkanlığına getirilmiştir. Sanatçı, 1927 yılında Moskova’yı ziyaret etmiş ve 1932’de Flandr’daki askeri mezarlıkta, ailelere adadığı anne ve baba figürlerinden oluşan heykelleri yapmıştır
Bu dönem aynı zamanda Almanya’da Nazi iktidarının geldiği yılları kapsamaktadır. 1933’de Hitler’in iktidara gelmesiyle Kollwitz, akademideki görevinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Kısa bir süre sonra eserlerini sergilemesi yasaklanmış ve sanatı Nazi rejimi tarafından yoz olarak nitelenmiştir. Ancak bu sırada Kollwitz, 1934- 35 yıllarında son büyük ‘baskı- resim’ serisini üretmiştir. 8 adet taş baskıdan oluşan Ölüm başlıklı seri, adeta yaklaşan savaşın yıkımını haber vermektedir.
Savaş yılları yeni acıları beraberinde getirmiştir. 1940 yılında kocasını kaybetmiş, İkinci Dünya Savaşı’nda torunu ölmüştür. 1943 yılında Naziler tarafından Nordhausen’e yollanmış olan sanatçı, Saksonya prensi Ernst Heinrich’in davetiyle Dresden yakınındaki Moritzburg’a taşınmıştır. Bu sırada Berlin’deki evi bombalanmış ve sanatçı savaşın sona ermesinden kısa bir süre sonra 22 Nisan 1945’de 78 yaşında hayata veda etmiştir.
Ona yapılan eleştirilerin en başında eserlerinin siyasi içerikli olduğu düşüncesi vardır.. Sanatçı bu eleştirilere daima karşı çıkıp, insani değerler üzerinde yoğunlaştığını “hiçbir zaman soğukkanlılıkla değil, adeta hep kanımla çalıştım” diyerek cevap vermiştir.
Gerçektende eserlerinde ideolojinin önüne geçen, insani yönü ağır temalar vardır.
Evet, mavigezegende nefes alan güzel bir kadın sanatçıydı Kathe Kollwitz.....
sanem uçar
yaşadığı dönemin gerçeğini yalın çizgisiyle ancak bu kadar güzel anlatabilirdi Kollwitz..
YanıtlaSilyalın fakat irkiltici..Burada olmayan fotografları içinde şu linki kullanabilirsiniz:
http://rapidshare.com/files/279685256/Kathe_Kollwitz.rar