16 Aralık 2009 Çarşamba

Yaşama ait gizler

3

Aile fertlerine ait öyküleri dinlemeyi severmisiniz?

Sanırım benim en çok sevdiğim şeylerin başında bu geliyor.Geçmişe ait gizemlerle dolu bu öyküler çocukluğumun büyülü dünyasında öylesine büyür, öylesine güzel serüvenlere dönüşürdü ki , kurduğum kurgularla zaman zaman ağlar, zaman zaman da heyanlanırdım.

Yaşım biraz daha büyüdükçe, duyduğum öykülerde, neden, niçin ve nasıllara daha çok kafa yormaya başlamıştım. Ama verilecek yanıtlar yoktu. Çoğu aramızda değildi bu kahramanların ve işte o zaman “ Ah keşke, bu öyküleri duyduğumda daha büyük yaşta olsaydım da soracağım soruları sorabilseydim “ diye iç geçirirdim.Verirlermiydi acaba yanıtları?....

Büyükbaban asla ama asla çok iyi bildiği Almanca yı bir daha konuşmadı.

Bu cümle uzun yıllar nedenini aradı durdu……

Büyükbabamın ağabeyi Türkiye ‘ nin ilk pilotlarından ama büyükbabam biraz serseri ruhluymuş. Kafasına aktör olmayı koymuş. Gerçekten o zaman diliminde olup büyükbabamın “ ben aktör olacağım “ diretmelerinde yaşadıkları o aile bunalımını görebilmeyi çok isterdim. Daha Türkiye Cumhuriyeti kurulmamış, I. Dünya Savaşındayız ve büyükbabam nereden aklına koydu acaba aktör olmayı?

Bazı şeyler değişmiyor gençliğe dair.Ya da insana dair diyelim. Aklımıza koyduğumuz şeyi eninde sonunda yapmak gibi bir arzumuz ve gücümüz varsa yaşanılması olası şeyler yaşanılıyor. Büyükbabamda ne yapıp edip Amerika yolcusu olmuş o zamanlar.

Yine sorular sorular…..

Acaba nasıl gitti Amerika ya, hangi koşullarda ve neler yaşadı yolculuğunda ve orada kaldığı süre boyunca neler yaptı?

İşte bunların cevaplarını asla büyükbabamdan dinleyemedim.

Amerika’ da tutunamayınca soluğu ülkesinde alması gerekirken hangi koşul onu Macaristan ‘ a yöneltti? Macaristan ‘ da ne zaman mors alfabesini öğrendi de telgrafhanede çalışmaya başladı? Bu soruların yanıtlarını da bilemeyeceğim hiçbir zaman. Ama bildiklerim var ve öykü şimdi başlıyor;

Güzel bir Macar kızına aşık olur büyükbabam ve onunla evlenir. Hatta bir kızları olur. Çocukluk düşlerimde yaşatırdım bu Macar kadını ama şu zaman dilimiyle kesin ölmüştür. Ama onun çocukları olduysa eğer onlar yaşıyorlardır kuşkusuz ve benim bilmediğim neler biliyorlardır acaba?

Soruları şimdilik bir kenara koyayım da öyküyü anlatmaya başlayayım.

Bir gün iş dönüşü Budapeşte de bir kahveye uğruyor büyükbabam. Birinci dünya savaşı dönemleri ve ortalık asker kaynıyor. İçeriye bir Alman generali giriyor arkadaşlarıyla beraber yada askerleriyle….Yüksek sesle konuşuyorlar ve çok iyi Almanca bilen büyükbabam konuşmaları anlıyor kuşkusuz. Alman general bir şekilde Türklere küfrediyor. Gülüyor yanındakilerde ve hakaretler devam ediyor Türklere….. Canı sıkılan büyükbabam eve gitmeyi düşünürken bir şekilde gitmiyor ve genaralle arkadaşlarını izliyor. Genaralin kaldığı yeri öğreniyor. Ve uzun zaman genaralin giriş çıkışını, yaşamını kontrol ediyor. Ve bir gün;

Ve birgün, demek ki uygun zaman oluşmuş, genarali bir hançerle öldürüyor. Eve geldiği zaman durumu eşine anlatıyor ve buralarda kalamayacağını kaçması gerektiğini söylüyor. Ne zor olmuştur ayrılmaları diye düşünmeden edemiyorum. Ama olay büyük bir olay öyle küçük bir şey değil. Her şey bitince Macaristan daki eşini ve kızını alacağını söz vererek kaçmayı başarıyor ülkesine.

Bu kaçışın nasıl olduğu, neler çektiği konusunda bir şey anlatmadığından bilgi yok elimde. Ama eve gelince ailesinin mutluluğuna dair bir çok öykü var. Öyle ya evin serseri ruhlu, asi küçük oğlu geri dönmüştür.Günlerce hasta yatıyor büyükbabam ve öleceğinden korkuyorlar. Almanca bir şeyler sayıkladığına dair öykülerde var ama ne olduğunu şimdiye kadar kimse açıklayamadı. Ve bu da zaten konuştuğu son Almanca oluyor büyükbabamın. Ondan sonra üç yabancı dil bilmesine rağmen büyükbabamın Almancasına tanık olan hiç kimse yok.

Şöyle dışardan bakınca katil bir büyükbabam var benim değil mi? Neyin nasıl ve niçin oluştuğunu bilmeden tanımlamak çok kolay.

O benim sadece sevgili büyükbabam…

Benim için dünyanın en romantik, en vatansever, biricik adamı.

Macaristan a asla dönemedi ve babannemle evlendi. O da ayrı bir öyküdür ya.Babannemin sözleriyle zaman zaman bazı geceler kimseye belli etmeden ağladığını çok dinlemişimdir. Ve benim sevgili babannem nasıl kıskanırdı Macaristan da hiç görmediği ve tanımadığı o kadını.

Ben ise hep Macaristan daki kadını düşünmüşümdür. Nasıl bir acı yüklenmiştir omuzlarına kızıyla beraber. Hep döneceğini umutla beklediği büyükbabamdan umudu kesmeden nelerle çarpmıştır yüreği acaba?.. İhanete uğradığını, ve aldatıldığını düşündüğü de olmuştur ama ne bilsin Türkiye cephesini…

Öyküde Macaristan da bırakılan bir kadın ve kızının görüntüleri çarpıyor gözümüze. Ama bu gözümüze çarpanlar öykünün derinliğinde saklı farklı bir gerçeği ortaya koyabiliyor mu acaba?

Ah hayat !!!! hiçbir şey aslını yaşamıyor. Kendi pencerelerimizden bakışlarımızla darattığımız minicik dünyalarımız var sadece....

sanem uçar

2 yorum:

  1. geçiş dönemlerinde yaşayan insanların
    zorlu yaşam koşullarına rağmen daha renkli
    bir yaşantılarının olduğunu düşünmüşümdür hep
    örneğin 1.ci ve 2.dünya savaşlarını gören kişilerin anlatacak bir sürü öyküleri olduğu kesin..
    dikkat çeken ikinci şey ise ortamın özelliğinden olsa gerek ,insana ait hiçbir değer yargısını önemsemeden hayatlarını
    sonuna kadar yaşamaya çalışmışlar.

    Yani bir tarafta insanın yaşadığı müthiş acılar, trajediler diğer tarafta rol yapmaya artık gerek kalmayan olabildiğince doğal
    bir hayat..

    Büyük babanın da öyle bir hayat yaşadığını düşünüyorum ve sizlere anlatmadığı diğer bir sürü öykülerini merak ediyorum..

    YanıtlaSil
  2. Biliyormusunuz Sanem hanım, bu yazıyı okuduktan sonra öncelikle büyükbabanızı tanıyabilmiş olmayı istediğimi fark ettim.

    Öylesine ilginç bir karakter ki aslında, bir insanda unuttuğumuz bir sürü özellikleri içinde barındıran bir karakter.

    Çok güzel bir yazı ve yine her zaman olduğu gibi içinde bir çok farklı özellikleri de taşıyor.

    Dün istemeden bir tartışmanın içinde buluverdim kendimi.

    İnsanlar bazı konularda öylesine emin olurlar ki gördüklerinden, gördüklerinin farklı bir açılımı olduğunu hiç akıllarına getirmezler bile.

    Ve haklılıkları doğrultusunda yüklenirler insana.

    Kendimi ifade etmeyi pek seven biri değilimdir ve insanların hakkımda düşündükleri pekte önem taşımaz. Tartışmanın içinde olmam kendimi anlatmak adına olmaz hiç bir zaman. Sadece insanların kendi bakış açılarıyla olaya bakışlarında haklılık var gibi gözükse de bu haklılık karşındaki kişi için tam bir haksızlık olabilir.

    Öylesine sabit fikirli olabiliriz ki böyle anlarda yapabileceğim bir şey olmadığını gördüğümden bir link göndersem okurmusunuz? diye sordum ve evet yanıtıyla sizin bu yazınızı sizden habersiz başkalarının okumasına neden oldum.

    özellikle sizin;

    "Şöyle dışardan bakınca katil bir büyükbabam var benim değil mi? "

    cümleniz yapamadığım şeyi yapacak güçte bir cümle oldu onun için. Tabikii arkasından gelen;

    "Neyin nasıl ve niçin oluştuğunu bilmeden tanımlamak çok kolay."

    cümleniz.

    " Söylemek istediğini şimdi anladım" cevabı benim için herşeye değerdi.

    Yazılarınızda salt bir konu olmuyor çoğunlukla. Bir çok kişiye bir çok anlamda farkındalık yaratan önemli cümleler yazılarınız.

    Özetlersem, güzelin ötesinde gücü barındıran bir yazı bu.

    YanıtlaSil

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır