Sevgili arkadaşım Merve , Fernondo Botero nun eserlerinin 4 mayıs-18 temmuz tarihleri arasında Pera Müzesinde sergileneceği haberini vermesi üzerine sıcağı sıcağına bu sergiye gitme kararı aldık ve 7 mayıs günü sergideydik.
Botero denilince ilk önce şişman kadınların akla geldiği bir gerçek.
Son derece kendine özgü çizgi ve renkleri olan Botero nun resimlerini çok seviyorum.İnsanı hemen kucaklayan bir yan var tablolarında.
Daha kalabalık olmasını bekliyordum serginin ancak çok fazla kalabalık olmaması Merve ile birlikte eserlerle çok daha fazla bütünleşmemizi sağladığından mutluyduk.
Bir sergiyi gezmenin en iyi yanlarından biri ressamı yakından tanıyabilme imkanı verebilmesidir. Çünkü hiç bir tablo en iyi çekilmiş fotoğraflarla karşınızda dursa dahi aslının sizde yaşattığı duyguyu yaşatamıyor.
Fotoğraf çekilmesine flaşsız izin verildiğinden hemen her tabloyla birlikte ölümsüz olmak isteği Merve ile birlikte o denli yoğundu ki doğal olarak makinalarımız sürekli olarak çalıştı:)
Serginin açılışına da gelen Botero Türk halkı için ne düşündü bilemiyorum ama misafirperverlik konusunda sınırları zorlayan yanımızdan hoşnut kalmış olabilir mi acaba diye düşünmeden edemiyorum...
Merve bana kendisi için düzenlenen gecede çok şişman bir dansöz ün kendisi için dans ettiğini söylediğinde duyduklarıma inanamamakla beraber şaşırmış olmama da şaştım.
Onunla yapılan bir konuşmadan bir alıntı sizlere;
“Size şişmanların ressamı denmesine kızıyormusunuz?
Çok hoş bir tabir değil ama belirli bir şöhretin ödenmesi gereken bir bedel olarak görüyorum bunu. Elimden bir şey gelmez. Her zaman hacimle ilgili bir ressam olduğumu dile getirmişimdir. Bir natürmort, bir at, yada bir adam, hepsi hacimli abartılı figürler olur, çünkü bizzat ben abartılı bir adamım.
Ressamlar ya da daha geniş anlamda sanatçılar, dillerini içgüdüleriyle oluştururlar.Aradan zaman geçtikten sonra ise bu seçimlerini rasyonalize etmek, hatta giderek doğrulamak arayşına girerler. benim için de aynı şey geçerli açıkcası. Şişman kadınların ressamı ünvanına içgüdülerimle ulaştım. Yıllar sonra durup düşündüğümde bunun resim sanatının hacim sorunsalıyla ilintili olduğunu fark ettim. 1950 li yıllarda İtalya ya gidip de müzeleri gezme şansım olduğunda Floransa ekolünden çok etkilenmiştim ki Floransalı üstadların resimleri hep hacimlidir.Aslına bakarsanız , her ressamın tam olarak adını koyamasa da daha yolun başında ne tür bir ressam olacağına dair verili bir yönelimin olduğunu düşünüyorum.
Bana kalırsa resimlerimdeki figürler aslında şişman değil, zayıflar. Yapıtlarımın zaman zaman hiciv unsuru içerdiğini unutmamanız gerek. Figürlerimin daha çok şişirilmiş figürler olduğu söylenebilir.Şehvetli hale getirilmek için şişirilmiş figürler. Sanatta kendine özgü fikirlerimiz varsa ve bunlar üzerine kafa patlatmaya meraklıysanız doğal olanı deforme etmeniz kaçınılmazdır. Sanat dediğiniz aslında bir anlamda deformasyon demektir. Gerçek anlamda realistsanat yapıtlarının varlığına inanmıyorum"
Milliyet Sanat/ Mayıs 2010
Botero nun kendi söylemiyle şişmanlığın hacimsel olarak resim yapmasında kendisine sağladığı kolaylıktan öte gerçekten şişman insanların sevimli bir yanı da var söylediği gibi.
Bu sebeple resimlerinde şişman kadınlar, sadece şişman kadınlar değil erkekler de size göz kırparken farklı bir sıcaklık hissediyorsunuz.
Dikkatlli bir şekilde resimlerini incelediğiniz de son derece kendine özgü bir detaycılığı olduğunu da fark ediyorsunuz.
Kuşkusuz Merve ile birlikte müzik eğitimi almış kişiler olduğumuzdan onun müzikle ilgili konularda yaptığı eserlerde bir hayli ilgimizi çekti. Yaptığı her eserde ülkesi Kolombiya ya ait etkileri yakalayabildiğiniz gibi bu tablolarında da Kolombiya ya ait melodileri duyabiliyordunuz.
Açıkcası hemen her tabloyla birlikte insanı neşelendiren bir yan bulabiliyorsunuz. Kendisiyle yapılan görüşmede ;
"Her günümü hayattaki son günümmüş gibi geçiriyorum"
şeklinde özetlenecek dünya görüşünün bilinen anlamda bir bencillikle ilintili olmadığını da görebiliyorsunuz tablolarında. İzleyen kişiye hayata dair her türlü duygunun içtenlik ve sevgiyle yansıtılan bir yanı var eserlerinin.
Sanatçıların ahlaki sorumluluklarının olup olmamasına tüm içtenliğiyle cevap veren Botero zaman içersinde sanatta entellektüel anlamda bir aşarılığın olduğuna inanıyor. Kuşkusuz kendisinin de dünyada olup bitenlere karşı bir duyarlılığı var. Bu sebeple Abu Garip te olup bitenleri resmettiği tabloları da ciddi bir eleştiri içinde barındırıyor.
Ama yine de Botero, sanatın zevk verme amacına yönelik olması gerektiğine inanıyor ve çalışmalarını bu doğrultuda yapmayı seçiyor.
Sonuç olarak yaşayan bir dahinin kendine özgü resimlerini yakından görmenin mutluluğuyla ayrılıyoruz Merve ile birlikte Pera Müzesinden.
Gezilmesi önerilir.
sanem uçar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır