3 Aralık 2010 Cuma

Dünya Sakatlar Günü



Bildiğiniz gibi 3 Aralık Dünya Sakatlar Günü.

Kendime göre haklı sebeplerle tüm günlere karşıyım. Neden karşı olduğumu bir kez daha anlatmak niyetinde değilim. Merak eden yine buradaki yazılardan bulabilir. Çok ta önemli değil...

Doğal olarak 3 aralıkta kutlanan dünya sakatlar günü de belki en anlamsız olanlardan biri bana göre. Sakat arkadaşlarımın büyük bir çoğunluğunun beni anlayacağını düşünüyorum ama anlamayanlar da olacaktır. Hatta kınanabilirim de. Varsın öyle olsun...

Bilinen anlamda ilk tanıdığım sakat aynı mahallede oturduğumuz bir arkadaşımdı. Tanımlar ve içerikleri konusunda çok fazla bilgisi olmayan bir yaşta olduğumdan O her zaman benim için sakat bir insan yerine diğer arkadaşlarım Ali, Veli, Ayşe, Fatma gibiydi.

Sağır ve dilsiz olduğundan bizden farklı bir okula gidiyor ama okul bitiminde mahallede toplandığımızda çocuk dünyamızda kurduğumuz her oyunda yer alıyordu, yada ben aldığını sanıyordum. Sonra zaman geçti, biz bir çok yere taşındık, doğal olarak büyüdük, meslek sahibi olduk, evlendik, çocuklarımız oldu ve bir süre sonra kürkçü dükkanına dönme misali birbirimizle karşılaştığımızda bu yazdıklarımı yapabilen sadece bendim.

O, ilkokulu bitirdikten sonra okuyamamış, meslek sahibi olamamış, evlenememiş ve çocuk sahibi de olamamıştı...

İki çocukluk arkadaşının karşılaşması gözünüzde nasıl canlanabilir bilemiyorum ama yaşanabilecek en sıkıcı anlardan biriydi her ikimiz içinde.

Çocukken kurduğumuz iletişimin onda birini bile sağlayamıyorduk. Ortada dolanan iletişim bir kaç dakika sonra yerini gerçek bir sessizliğe bırakmıştı. Annelerimiz bir şekilde o geçmişe ait günlerden yaşanmışlıkları bir şekilde ona tercüme ediyordu,bende çocukken yaptıklarımıza benzer şeyler yapıyordum ama onun yüzüne belli belirsiz yerleşen gülümseme saniyenin bilmem kaçtı kaçı hızla kaybolabiliyordu.Kuşkusuz onunda belleğinde kaybolmamıştı o geçmiş günlerde yaşanılanlar ama bunlar bugün için hiç bir şey ifade etmiyordu. Önemli olanda buydu.

İkimizde aynı kişi değildik, değişmiştik kuşkusuz ama bu değişim bende farklı bir şekilide kendini gösterirken onda buna izin vermeyen nesnel koşullar sebebiyle varlığım kendisini daha kötü hissetmesine neden oluyordu...

Çocukken her şeyi birbiriyle paylaşan bu iki insanın kahkahaları asla yankılanamadı bir daha. Eğitimine devam edememiş birinin karşısında eğitimli biri olmak benim için sorun değildi, ama onun için sorundu.

Her ne kadar evlilik kurumunu kutsamasam da, bu toplumda önemli bir algılayış olarak evli olmam , bir kızımın olması hep ulaşılması arzulanan ama asla sahip olunamayacak bir duygunun yarattığı anlamsız kederi yaşatıyordu onda.

Birileri suçluydu...

Ne ben suçluydum, ne de o, ama o kolay yolu seçerek bir duvar örmeyi çoktan başlatmıştı bile. Asla yıkılamayacak bir duvar.

Başka sakat arkadaşlarımda oldu. Hâlâ dostluklarımız ve arkadaşlıklarımız devam eden onlarca sakat arkadaşım var. Yine bu arkadaşlarım sayesinde çok daha büyük bir platformda sakat insanlarla birlikte oldum. Beraber çalıştığımız, bir çok projede birlikte adım attığımız sevgili sakat arkadaşlarım...

Ülkemizde toplam 9 milyon sakat olduğuna dair bilgiler var. Bu sayı daha az değildir ama belki de daha fazla olabilir. Hiç küçümsenmeyecek bir sayıdır aslına bakarsanız. Sakatlığı ne olursa olsun, insan haklarına duyarlı her ülkede bu gerçekte göze alınarak yapılan her yapılaşma, sosyal güvenlik, eğitim vs. gibi olgularla sakatlar gününün kutlanması bir anlam ifade edebilir.

Ama ne yazık ki asla sosyal bir devlet olmayan bu ülkede sakatlara ait bir günün kutlanması küfür gibi geliyor bana. Sakatlığı nedeniyle,bir çok hakları engellenmiş ve engellenmişlikleri sebebiyle ötekileştirilmiş insanlarımızın gözünün içine baka baka küfretmek...

Senin için yol yapamadık....

Seninle alay ettik, yarım gördük,kanunlara rağmen iş vermedik...

Dışarı çıkmana olanak sağlayabilecek her türlü yapılaşmayı asla uygulamadık....

Senin için okullar hazırlayamadık, hazırladıklarımıza uygun öğretmenler yetiştiremedik...

Senin her türlü ihtiyacını karşılayacak şeyden yoksun başka birine muhtaç bir şekilde yaşam sürmeni engelleyecek hiç bir çalışma yapamadık....

Birey olmanı sağlayamadık...

Sağlık sorununu halledemedik....

Bunun gibi bir sürü şeyi halledememişken;

Senin kendine acımanı ve bunu kanıksamanı sağlayabildik....

Var olan durumunla onurlu bir insan gibi yaşayabilme olasılığının matematiksel olarak azlığı sebebiyle dilenmeni ve dilenci bir ruhla, başkalarının duygularını sömürmene olanak verdik....

Ruhunda bir çok başka sakatlıklara yol açtık...

Daha yazılmayan bir sürü yanlışlar yapılırken sakatlar gününü kutlamak nasıl bir masturbasyondur?

Bu arada yılın bir günü de senin için laf üretelim hiç sakıncası yok. Bunu yaptıklarımız mı ,yoksa yapmadıklarımız hanesine mi alacağımızı bilemiyorum sadece.

Sevgili dostum Vefa kendi sitesinde bugünle ilgili olarak kendine göre bir yorumla farklı bir bakış açısı getirmeye çalışmış...

Okuyun derim;

hayatadahilizbiz

3 Aralık Dünya Sakatlanma Günü olsun diye bir fikir üretiyor, yılların verdiği bıkkınlıkla. Ve sormuş kendi sayfasında cevabı çok iyi bilmesine rağmen;

"Her 3 Aralık’ta sakatları anmak mı daha faydalıdır, yoksa bir günlüğüne de olsa sakatlanmak mı? "

"Hiç biri" diye yanıt verdim sevgili dostuma. Kuşkusuz empati kurabilmek bir farkındalık yaratacaktır, ama kime?

Sana , bana... yeterli değil!

Sonra ne olacak?

Hepimiz evlerimizde kendi başımıza kaldığımızda yaşadıklarımızı yaşamaya devam ederken, yapabildiklerimizi yapamayan ve bunun yoksunluğuyla dolu 9 milyon insan var.

Bu gerçeği ertesi gün unutacağız değil mi?.....

sanem uçar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır