31 Mayıs 2011 Salı
Patates Kızartması ve Uludağ Gazozu
Bugün annemin kulaklarını iyi çınlattım. Tüm anneler kesinlikle özeldir ama benim annem herşeyiyle farklılık gösteren kadınlardandır. Tüm dünyasını iki çocuğuna adamış ve bizler için her türlü fedakarlığı yapacak genel karakteristik anne rolünün dışında özellikleri de vardır ki açıkcası onu yazmak roman yazmakla eş değerdedir diye düşünüyorum.
"Geçmiş yıllar" hemen herkes için zor yıllardı sanırım bu sebeple insanlar arasında uçurumlar bu denli fazla olmadığından çok daha iyi iletişimler kurulabiliyordu. Annem; liseye başladığım dönemde özellikle okullar açılıp kara kış kendisini göstermeden tek sobanın olduğu ve tüm yaşam alanımızın hemen hemen bir odaya indiği zaman diliminde bizlerin ders çalışmasını engelleyecek koşulları kendince yok ederdi.
Çok rahatlıkla arkadaşlarına "çocuklarım ders çalışacak bu sebeple bana havalar ısınınca gelin "diyebilecek kadar rahattı. Yani o dönemde farklı arkadaşlıklar varmış ki kimse alınmaz ve annemin bu isteğini yerine getirirdi.
Ancak birgün bir arkadaşının aklını çelmesi sebebiyle bana, "ya kızım şu liseyi bitirdikten sonra üniversiteye gideceğine bir bankaya girip çalışsan..." gibi bir cümle kullanmıştı.Falanca bey de üstelik her türlü yardımda bulunacakmış...
Annemin yüzüne nasıl baktıysam artık söylediğinden çoktan pişman olmuş bir ifadeyle hemen mutfağına koşmuştu.
Banka ve bankacılık kendimi bildiğimden beri en nefret ettiğim şeylerin başında gelir. Yani bankayla bir işim olmaması için elimden geleni yapmama rağmen bu anlamda başarılı değilim.
İşte bugün de bu sevimsiz yerlere uğramak zorundaydım.
Her gittiğim bankada oldukça uzun süre beklerken kendimi bir an için öte tarafta hayal ettim. Banka kesin iflas ederdi öncelikle. Sayılarla arası hiç bir zaman iyi olmayan ben için milyonlar ve milyarlar aynı gibi göründüğünden bankacılık yaşamım kovulmakla bitebilirdi. Yani anne dedim kendi kendime en son bile olamayacağım bir şeyi nasıl oldu da bana yakıştırdın?
Neyse ki kazasız belasız bankalarla olan işimi bitirdikten sonra birazda acıkmış olduğumdan kendimi ödüllendirmek adına bir yere oturmaya karar verdim. Hemen herkesin büyük beğenisini kazanan ve kalabalık yerlerden mümkün olduğunca kaçarak bir yer aramaya başlamıştım ki çok şirin bir yer gözüme çarptı.
Oldukça değişik bir düzen kurmuşa benziyorlardı. Kullanılan hemen herşey farklılık oluşturuyordu.Bu farklılığında kendine özgü bir şirinliği vardı.
Kalabalık olmadığından kendimce en güzel köşeyi seçerek garsonu beklemeye başladım. Çok saygılı bir genç yanıma gelerek ne istediğimi sordu elbette. Kesin kararlıydım et yemeyecektim. Vejetaryan falan değilim ama bazen kendimce kararlar alırım yemek konusunda bu sefer yemeğim et olmayacaktı. Menüye baktığımda şaşkınlıkla gördüm ki tam bir et cennetine düşmüşüm. Yani sağlık olsun diye salata falan yiyenlerden de değilim ne yapacaktım ben şimdi?
"Et olmayan ne yiyebilirim acaba ?" diye garson a sorduğumda patates kızartması getirebileceğini söyledi.
Yani neden olmasın?
Patates kızartmamı söyledikten sonra doğal olarak yanına ne getireyim? sorusunu kendisi yanıtladı ve bir bira dedi...
İşte bu benim için olanaksız nerden bilsin ki... İçki içmeyi kesinlikle beceremeyen ben içkili ortamlarda içiyormuş gibi yapan bir kişi olarak dostlarıma güvenerek içtiğimde bir şişe birayla dahi sarhoş olabilmeyi becerebilen biri olarak tek başıma bu serüvene asla atılamazdım.
"Yok hayır" cevabımla çocukluk günlerimin müthiş tadı Uludağ sade gazozu görünce işte bu diyerek bunu da sipariş etmenin mutluluğuyla kendimle başbaşa kalmayı denemeye karar verdim.
Ama bunu yapabilmeniz büyük kentlerde olanaksızdır. İnsanlar özgür olduklarını falan sanıyorlar ya ben kesinlikle özellikle büyük şehirlerde yaşayan insanların özgür olduğuna inanmıyorum. Boşuna değil küçük yerlere kaçış....
Beni en çok sıkan şeylerin başında zorla dinletilmeye çalışılan müzikler geliyor. Herkesin cep telefonlarında kendi seçimleri olan garip müzikler var. O kadar sıklıkla da kullanıyoruz ki bu telefonları herkesin özeli olan seçimi genele çoktan yansımış durumda. Dinlemek zorundasın benim seçimi diyor bangır bangır bir ses tonuyla...
Dinlemek zorundamıyım?
Evet kaçısın yok, kesinlikle dinlemek zorundasın...
Cep telefonlarından arta kalan zamanlarda da seçimin yaklaşmış olması sebebiyle yollara düşmüş seçim arabalarından yankılanan müzikler yayılıyordu.
Çok aradınız mı bu müzikleri? demek geçiyor içimden ama hemen kendimi susturuyorum ben kimim ki bu anlamda yorumda bulunabileyim. Onlar daima en iyi şeyleri bizler için düşünürler.
Birkez daha içimden bu müzikleri dinlemek zorundamıyım? diye soruyorum ve cevabı gayet iyi biliyorum
Evet, dinlemek zorundayım...
Zorla bana dinletilen müziklerin eşliğinde patates kızartmam geliyor Uludağ gazozumla birlikte. Tabakta bir kızartma bekliyorsunuz değil mi?
Yanılıyorsunuz, ilk defa çok farklı bir sunum görüyorum. Mevlütlerde şekerin konulduğu gibi beyaz huni şeklinde bir kağıdın içinde masama yerleştirilen başka bir beyaz kağıtla sunuluyor. Ve çatal yok onun yerine kolonyalı mendil getirilmiş, patates kızartması elle yenir diyor sunum ve inanın şaşırtıcı olmakla birlikte öylesine güzel bir sunum ki gülümsüyorum.
Alışagelmiş tüm kuralları hiçe sayan bir mantıkla hizmet veriyorlar. Kendilerine özgü tavırları ve biçimleri gerçekten saygıyı hak ediyor. Marjinal olmak istemenin dışında doğamıza son derece uygun bir şekilde modern ile gelenekselin birleştiği bu mekan farklı bir enerji yayıyor.
Özlediğim bir an bu.
Kendin gibi olabilmek ne harika bir şey...
Ve ben bu yazıyı bir müzikle noktalamak istiyorum. Bizlere zorla dinlettirilen müzikler arasında bunalmışken tesadüf olarak tanıdığım alışagelmiş seslerin dışında bir müzisyenin nefes almamı kolaylaştırdığı müziğiyle.
Teşekkürler "Kırmızı"-Nazmi Akyıldız
sanem uçar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bende 16.05 günü yani tam doğum günümde Annemin bana gönderdiği doğum günü harçlığı için 4 saat bankada bekledim :) Abartısız 4 saat. Bankanın kapanmasına 10 dk kala olsa gerek işlemimi gerçekleştirdiler. Banka dediniz tüylerim ürperdi ^^
YanıtlaSilDiğer günlerim dolu olmasa beklemeyecektim ama okul iş hiç zaman kalmıyor.
Seçim olsada bitse müzikleri tercihlerini neden bu kadar kötü yapıyorlar bilmiyorum. Gerçi hepsini bilmiyorum tabi ama denk geldiklerim yeterince kötü.
Bu günlerde odamda bir adayın videoları konuşmaları çok izleniyor.
Annenize hayran kaldım:) Herkes bunu yapamaz. Benim annemde bir gün evden yengemleri göndermişti çocuklarımın yanında dedikodu yapmayın kaç kere uyaracağım diye. Benzettim birden.
Yazıyı her zamanki gibi keyifle okudum.
sevgilerimle
pluie :)
Bu arada bloğuma ilk defa çektiğim kuş fotoğraflarını ekledim bakmanızı çok isterim :)
kevokmusic de ayarlamalarını ben yapmadım diye fotoğraflarımı kaldırmıştınız ^^ Bu sefer ayarlamaların hepsini ben yaptım.
hoşça kalın:)
annende çok hoşmuş bu arada canımcım:)ve fotoğraflara baktım çok güzeller...
YanıtlaSilReklam kokuyor bu yazı:))Şaka bi yana farklı zamanlarda iki bankadan istifa etmiş biri olarak yazıyı okudum; gerçekten hangisi olursa olsun resmi bir kurumdan çıktığımda hemen karnım acıkır:))Anneciğine de iğde çiçeği kokusu gönderiyorum buradan:))
YanıtlaSilbüyük bir keyifle iğde çiçeği kokusunu alıp anneme iletiyorum:))))
YanıtlaSilİzin verirseniz blogunuza sponsor firma olmak istiyoruz-Patateslerinize karışmayız yalnız-ayrıca bir daha ki fotoğraf çekimlerinizde lütfen markamızın ismi tam öne gelecek şekilde olursa seviniriz.Annenizin adresini verirseniz ön ödeme avansı olarak bir kasa gazoz gönderebiliriz.
YanıtlaSilUlubağ Gazozları
.. çok cici=)
YanıtlaSil.. ben de böyle günlük gibi yazsam/yazabilsem keşkem!=)
.. ve asıl ben çok teşekkür ederim!;)
Sevgili Ulubağ gazozları:) anlaşılan, annem çok şanslı bugün; iğde kokuları bir kasa gazoz derken çok mutlu olacaktır:)))
YanıtlaSilve sevgili kırmızıcım müziklerin hiç susmasın:)