10 Temmuz 2011 Pazar

İnsanız sonuçta...



Hayvanların doğal ortamında yaşamasından yana biri olmama rağmen evimde beslediğim Pakize adında bir kedim var. İlk cümlede insan denilince çelişkili durumların var olduğunun kanıtı gibi duruyorum . Ama inanın bu konuda oldukça masumum.

Belkide evde beslenebilecek en kolay hayvanlardan biri kedidir. Özellikle büyük şehirlerdeki sokak kedilerinin yaşantılarına baktığımızda evde beslenen kediler şanslı bile olabiliyor. İster evde, ister sokakta , şekli ,cinsi beni hiç ilgilendirmeden kedilere ayrıca bir hayranlığım da var. Onların eğitilmiş olmalarına rağmen kendilerine ait özgür ruhlarını çok fazla seviyorum.

Pakize ise yaşantımıza çok ilginç bir şekilde girdi. Çalıştığım okulda derse başlamak için dolabımı açtığımda annesi dört yavrusuyla yeni doğum yapmış bir şekilde bana bakıyordu ve öylece dona kalmıştım.Çünkü yavrularını korumak için her türlü çareye başvuracak bir ses ve hareketle beni olduğum yere mıhlamıştı.

Sınıfın içindeki bir anlık kargaşayı düşünebilirsiniz. Dolabın kapağı kapatıldı ve anne kedi yavrularına zarar vermeyeceğimizi anlayıp bizlere güvenene kadar oldukça zor günler geçirdik. Bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmek için öğrencilerle birlikte yaptığımız çalışmalar sonrasında müzik dersi genellikle koşa koşa gelinen bir ders olmasına rağmen daha da artan sevgi seline de maruz kalmıştı doğal olarak.

Bir kaç hafta sonra ayaklanan yavrular öğrenciler arasında paylaşılarak evlere götürüldü. Pakize de bir öğrencinin evine götürülen kedilerden biriydi. Ancak bir kaç gün sonra Pakize doğduğu yere geri getirildi. O günü piyanonun üstünde geçirirken onu tek başına sokakta bırakmaya gönlüm razı olmadığından bir ayakkabı kutusunda hayatının ilk uzun yolculuğunu yaparak evimize gelmişti.

Aradan dört yıl geçti ve doğal olarak ailemizin bir ferdi gibi kabul gördüğünden bizimle yaşamaya devam ediyor. Her kedinin benzer davranışlar gösterdiğini düşünüyorsanız bu düşünüş doğru olmakla birlikte kendilerine özgü özellikleri de vardır.

Uysal bir kedi olduğunu söyleyebilirim ve gerçekten iyi avcıdır her kedi gibi...

Pakize sayesinde yaz günlerinin belalı canlıları sinekler bizler için sorun olmaktan çıkmıştır. Onun çevik hareketlerle uçan en ufak bir haşereyi dahi yakalayıp etkisiz hale getirmesi görülmeye değerdir. Uçan haşereler dışındaki ilk önemli avcılığını da minik bir kertenkeleyi yakaladığında usta olduğuna kesinlikle karar vermiştik.

Doğasında var olan ve asla da yok edilemeyecek avlanma güdüsüyle bizler için zararlı olan canlıları yok ettiğinde tüm övgüleri ve sevgi muhabbetlerine maruz kalan Pakize, bizlerin anlamsız davranışlarına hiç aldırış etmeden her av sonrası keyifle bir kenara kıvrılarak uykuya geçmiştir.

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama denizlerin bir yerde süsü gibi algıladığım martılar son zamanlarda balıkçı kulübelerini terk edip şehrin kırmızı damlarını kendilerine mekan olarak seçtiler. Bu durum özellikle Pakize'nin pek hoşuna gidiyor. Sanki onları yakalayacakmış gibi yaptığı hareketleri izlemek oldukça keyifli. Tabii martıların Pakize yi hiç ciddiye almayarak kahkaya benzer çığlıklarına da gülmemek elde değil.

Aynı davranışı kargalara da yaptığını itiraf etmeliyim. Gökyüzünün bu gerçekten ilginç ve ürkütücü kuşu tüm dünyayı o yaratmış gibi bakışıyla beni korkutuyor ama Pakize nin hiç umrunda değil. Bu arada benden; "korkusuz kızım benim!!!!"şeklindeki çığlıklarımı tahmin edebilirsiniz.

Kısacası Pakize ile yaşam gerçekten kendine özgü renkleriyle bir şekilde devam ederken bugün çok daha farklı bir şey yaşadım ve dehşete düştüm. Minicik bir serçe bizim Pakize nin avlarından biri oluvermişti. Önünden serçeyi nasıl aldığımı bilmiyorum ve çığlık çığlığa; "Bunu nasıl yaparsın ?" diye kendi kendime söylenirken Pakize olup bitenin şaşkınlığıyla serçenin peşinde miyavlamaya devam ediyordu. Birden; " nasıl öldürürsün serçeyi, sen katil misin?" gibi saçma bir soru sorduğumu fark ettim.

Allak bullak olmuştum. Eylem aynıydı ama ben farklı davranıyordum, insandım çünkü. İşime gelmeyen bir görüntüydü ve aynı davranış biçimi olumsuz olarak beynimde yankılanıyordu.

Öyle ya minik serçeydi o . Sevimli ve kimseye zararı olmayan bir canlı, ölümü kesinlikle hak edemez.Diğerleri zararlı canlılar o zaman ölümü hak ediyorlar. Bir anda aynı davranış biçimi hem kahramanlık hem de şerefsizlik olarak ne kadar kolaylıkla nitelendirilebiliyor.

Bir yerde yanlış var, doğa bildiği gibi akışını sürdürürken doğanın bir parçası olmamıza rağmen işine geldiği gibi davranan ve düşünen en zararlı yaratık yine biziz sanırım...

sanem uçar

2 yorum:

  1. Öncelikle Pakize'yi muhabbetle kucaklıyorum,kulaklarından öpüyorum..Ağaçtaki yuvasından düşmüş minicik bir serçe yavrusu bizim birkaç aylığına misafirimiz olmuş;adını da Musti koymuştuk.Evin içinde yaya! olarak dolaşan bu şirin yavru ilk kez çimenlerin üzerinde özgürlüğü tattığında bir kedinin avı oluvermişti.Daha sonra o kediye hiç yemek vermediğimi anımsıyorum..Kertenkele Gonzales ile Musti...Tıpkı kendi çocuğumuz,komşunun çocuğu gibi...

    YanıtlaSil
  2. Pakize'nin de sana çokkkkkkkkkk selamları var canımcım, insan mantığı hep aynı işliyor boşuna birbirimizi eleştiriyoruz gibi geliyor bana insanlardan umudu keseceğim:)))))

    YanıtlaSil

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır