3 Ekim 2011 Pazartesi

Johannes Brahms


(Brahms -Willy von Beckerath'ın taş baskısı)


Brahms Klasik Müzik tarihinin belki de en ilginç bestecilerinden biridir. İlk senfonisini yazdığından 43 yaşındaydı. Oysa müzik tarihinde büyük senfoni bestecisi olarak bilinir ve 43 yaş oldukça geç bir yaş....

Peki neydi Brahms'ı bu kadar geç senfoni yazmaya iten sebep?

Çekingenliği.....

43 yaşına kadar piyano ağırlıklı besteler yazan sanatçı, büyük bir hayranlık beslediği Beethoven, Mozart gibi ustaların eserleri karşısında yazacağı eserlerin kötü olabileceğinden korkuyor ve yazacağı eserlerin bu usta bestecilerin eserleriyle kıyaslanmasından çekiniyordu.

Kendini tam anlamıyla hazır hissetmeden senfonik eserler yazmaya yanaşmamıştır. Zaten Brahms'ın piyano eserleri de içinde senfonik özellikler barındırır. Kesinlikle Klasik Müziğin bir başka dahisidir ancak o bunu kabul etmeyecek kadar da ilginç bir kişiliğe sahipti.

"Madem Mozart ve Haydn gibi mükemmel besteler yapamayacağız, o halde saf müzik yapalım" cümlesi ona ait bir cümledir.

Bu arada saf müzik (absolut) kavramını da açmakta fayda var.Programlı ya da tasvirci olmayan, şiir, tiyatro gibi müziğin dışındaki öğelerle yardımlaşması bulunmayan, sadece müzik dilini konuşturan yaklaşım şeklinde özetleyebileceğimiz absolut müziğin en güzel örneklerini veren bestecilerin başında gelir.

Daima kendisinden başka müzisyenlere büyük değer veren ve önemseyen Brahms piyano eserlerini Robert Schumann'a sunduğu zaman bu bestecinin bu eserlere "Kılık değiştirmiş senfoniler" dediği de bilinmektedir.

Aynı zamanda bir öğütde verir Brahms'a;

"O büyüleyici müziğin koro ve orkestranın görkemli gücüyle zenginleştiği zaman, çok daha harika sesler duyacağımız kesin"

Tahmin edebileceğiniz gibi Brahms uzun süre beklemeye devam edecekti Schumann'ın bu önerisini yerine getirebilmek için.

Çok fazla senfonisi yok bu büyük ustanın. Toplam dört senfoni bırakmış bizlere. İkinci senfonisini yazdığında bir çeşit inzivaya çekilmişti Avusturya Alplerinin Portschach kasabasında.Yaz tatilini geçirdiği ve inzivaya çekildiği bu köşede yayıncısına yazdığı mektupta eseri hakkında verdiği bilgi ilginçtir;

"Yeni senfoni o kadar melankolik oldu ki belki de dayanamayacaksın. Daha önce asla bu kadar kederli ve acıklı bir eser bestelememiştim. Partisyonun kapkara çerçeveli sayfalara basılması gerekebilir."

Gerçi Brahms' ı yakından tanıyanlar bu yazdıklarını gerçeği pekte içinde barındırmadığını kolaylıkla bilebilir. Çünkü genelde söylediklerinin tamamiyle dışında eserler vererek izleyicileri şaşırtmayı seven şakacı bir tarafı vardır Brahms' ın. Gerçekten ikinci senfonisi melankoliyi içinde barındırmadığı gibi neşeli, kaygısız, parlak canlı parçaların olduğu bir eserdir.

Bu anlamda gerçekleri müzik eleştirmeni Eduard Hanslick ile paylaşacaktır.

" Kış geldiğinde sana öyle neşeli ve canlı bir senfoni dinleteceğim ki, özellikle senin için" diyerek henüz tamamlanmamış senfonisini dinlettikten sonra eleşirmen bestecinin bu vaadini kesinlikle yerine getirdiğini söyler ve şu cümleleri müzik tarihindeki yerini bulur.

"Büyük emsalsiz bir başarı. Notalardan sızan ılık güneş ışığını hem müzik uzmanları hem de meslekten olmayan dinleyiciler yüreklerinde hissedecektir."

Ama benim tercihim üçüncü senfonisidir;



Üçüncü senfoni gerçekten büyük bir başarı sağladı. Alışılmış senfonilerin dışındaydı.Ve Brahms büyük bir deha olarak gösterilse bile o kendi eserlerini daima alaya alan bir tavır göstermeyi hiç ihmal etmiyordu.

Evet müzik dünyası ilginçtir. Neden Brahms kendisine karşı bu kadar acımasızdı? Hayal gücümüzü kullanarak bir çok hikaye uydurabiliriz özellikle günümüzde moda olan psikolojik tanımları işin içine katarak.

Oysa durum çok basitti.

Besteci olarak tanınmaya başladığı yıllarda kendisini dinleyen Robert Schuman , kendisinden o kadar etkilenir ki onu konu alan bir makale yazar. 28 ekim 1853 tarihli editörlüğünü de Schumann ın yaptığı Neue Zeitschrift für Musik ( Yeni Müzik Dergisi) adlı dergide yayınlanır. O zamanlar fazla tanınmayan Brahms' a aslında bu övgü dolu makale yarardan çok zarar getirmiştir.

Çünkü, bu yazı yayınlandıktan sonra çoğu müzisyen kendisine ihtiyatla yaklaşmaya başlamıştır. Schumann tarafından böylesine övgü dolu sözlere layık olan kişi de kim? düşüncesi diğer kişilerde bir çok anlamda temkinli olma gibi bir duyguyu beraberinde getirirken araya farkında olmadan çizilen sınır, aynı zamanda Brahms' ın da kendisine ihtiyatlı davranmasına sebep olmuştur. Hatta zamanla kendisine yönelik ölçüsüz özeleştiriye....

Brahms'ın eserleri arasında önemli bir yeri olan duble konçertoyu da sanatçıyı daha iyi tanımak adına açıklamak gerekiyor.



Klasik Müzikte, orkestra eşliğinde iki enstruman için yazılan besteler için kullanılan duble konçerto kavramı Brahms döneminde çok fazla kullanılmayan bir biçimdi.

Barok çağdaki concerto grosso ları saymazsak Mozart ve bir de Beethoven bu anlamda eserler vermiş müzisyenlerdir.

19 y. y besteciler ve romantik dönem bestecileri bu müzik biçimini eserlerine almamışlardır. Brahms ile birlikte bu biçim yeniden önem kazanarak farklı soundlarla yeniden oluşturulmuştur. Op.102 Keman, Çello ve Orkestra için La minör duble konçerto Brahms' ın son konçertosudur.

Bir ara meslektaşı ve keman virtüözü Joachum ile arası bozulan Brahms ın eski dostuyla arasını düzeltmek amacıyla bu duble konçertoyu yazdığı da o dönemde konuşulan dedikodulardan biriydi.

Aslında kendisi piyanist olan Brahms için bunu yazmak çok kolay olmadı. Ancak eserin ilk gösterimi eski dostu virtüöz Joachim ve Hausmann la birlikte orkestrayı yöneten Brahms' la birlikte çok büyük bir başarıyı da ortaya koyuyordu.

1897 yılında aramızdan ayrılan bu büyük besteci tüm eserleriyle bizlere müziğin sihirli dünyasında yolculuk yaptırmaya devam ediyor.



sanem uçar

2 yorum:

  1. İlginç bir yaşamı varmış ve gerçekten çok sevimli geldi bana-yani klasikçilerin hepsinin bir deha /kırık yönü olur ya Brahms'ta bu sanki yok gibi-yada dediğin gibi alçakgönüllü olduğu için olsa gerek. Eklediğin parça ve Senfonisi de çok güzelmiş gerçekten.. Eline sağlık Sanem..

    YanıtlaSil
  2. Sanırım derin bilinç altımıza bir şekilde sanatçılara ait kalıplaşmış davranış biçimleri yerleşmiş durumda. Oysa onlarda tüm insanlara ait özellikleri gösteren kişiler. Brahms, yapı olarak alçak gönüllülüğü kendine ilke edinmiş müzisyenlerden. Aslına bakarsan çoğunluğu böyle.

    Aralarında farklı davranışları gösterenlerde var tabiki.

    Bir sonraki ileti de Schumann'ın Brahms için yazdığı makaleyi ekleyeceğim. Ki Schumann'da çok değerli bir müzisyen olmasına rağmen çok büyük bir alçak gönüllülükle çok güzel şeyler yazmıış Brahms için. Ters tepmiş o başka... Demek ki sadece yergi değil bazen övgü de olumsuz olarak yansıyabiliyor. Sırf buradan yola çıkılarak çok daha farklı bir yaazı oluşturulabilir:)

    Eserlerinin hepsi birbirinden güzeldir bana göre. Eklediğim son parça çok bilinen bir ezgidir. Ancak burada açıklayayım; Buraya eklediğim Lullaby orijinaline sadık kalınarak yorumlanmıştır.

    YanıtlaSil

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır