5 Ekim 2011 Çarşamba

Robert Schumann






1810 tarihinde dünyaya gelen Robert Schumann kitap satıcısı bir babanın oğludur.Doğal olarak gençliği babasının kitaplığında kitap okuyarak geçecektir. Ancak müziğede yetenekliydi ve babası piyano eğitimi almasını istediğinden piyano derslerine başlayan sanatçı bu konudaki yeteneğini çok küçük yaşlarda herkese gösterdi.

Almanyadaki romantik akımın öncüsü olan sanatçı daha sonra sağ elinin orta parmağındaki bir rahatsızlık sonucu piyano çalamaz duruma gelince kendisini besteciliğe ve çok sevdiği edebiyat alanında eleştirmenliğe vermiştir.

Neue Zeitschrift für Musik adlı bir derginin 10 yıl boyunca editörlüğünü yapan de yapan sanatçı bir çok yeni müzisyenin tanınması için bu dergide makaleler yayınladı. Bunlardan bir tanesi de Brahms için yazmış olduğu makaledir.

Bir müzisyenin bir başka müzisyeni tanıtmak için yazdığı çok güzel bir makaledir bu. Müzisyenleri genellikle sadece müzikle haşır neşir olarak algılayan mantığımıza ters düşen sanatçılardan biridir Robert Schumann.

Zaten onun edebiyattaki etkin özelliklerini bestelerinde de özellikle liedlerinde görmek mümkün.

Brahms için yazdığı makaleyi yazmadan kendisiyle ilgili bir kaç bilgi daha vermek isterim.

Gerçekten Klasik Müziğin kendine özgü sanatçısı müzik alanında besteler yaparken aynı zamanda Dusseldorf şehrinin müzik direktörlüğüne de getirilmişti. Son derece yetkin müzik bilgisi ve bu alanda oblektif kişiliğiyle dünyaya başka sanatçıların ve sanatın tanıtılmasında önemli rol oynayan sanatçı ne yazık ki gençlik döneminde de var olan ruhsal sorunlarının sonradan tekrar ortaya çıkması nedeniylee bu görevinden alındı.

Bir kaç kez intihar etme teşebbüsünde bulunmuşsa da son nefesini kaldırıldığı akıl hastanesinde 29 temmuz 1856 yılında verdi.

Eserlerinin bir çoğunda içinde taşıdığı melankolik durumun etkilerini yakalayabiliriz.



Evet şimdi Brahms a pek te hayırlı olmayan bu makaleyi yazayım. Bunun nedenini öğrenmek isterseniz tıklayabilirsiniz;

"Anılarla dopdolu olan bu alandan bahsetmeyeli yıllar geçti, neredeyse bu yazıların redaksiyonuyla uğraştığım kadar yıl, yani on zorlu ve üretici yıl...Buna rağmen yine de heyecanlanmıyor değildim. Bazı yeni ve değerli yetenekler ortaya çıkıyordu, müziğin yeni gücü kendini duyurur gibiydi.

Buna son zamanlarda zirveye ulaşmış sanatçılar tanıklık edebilir, eserleri dar bir çevrede biliniyor olsa da. Bu seçilmiş kişilerin gelişmelerini ilgiyle izlerken aralarından, zamanı mükemmel bir biçimde ifade edebilen birini bekliyordum. Öyle biri olmalıydı ki bu kişi,ustalığını adım adım geliştiren değil de, Minerva gibi, büsbütün zırhlanmış bir biçimde doğrudan Kronos'un kafasından çıkmış biri.

Ve beklenen şahış geldi, beşiklerinde tanrıçaların ve kahramanların bekçilik yaptığı genç bir insan. Bu şahısın adı Johannes Brahms. Hamburg'tan geliyordu.Orada kendi başına sessizce yaratıyordu ama sanatın en zor kurallarını öğrendiği dahiyane bir hocası vardı. Brahms'ı bana kısa süre önce çok değerli ve ünlü bir usta önermişti.

Bu kişi, dış görünüşüyle bile sanat için yaratıldığını belli ediyordu. Piyanonun başına oturarak harika diyarlar keşfediyor, bizleri büyüleyici ülkelere götürüyordu. Buna, bir piyanoyu feryat ve sevinç nidalarıyla bir orkestraya dönüştüren dahiyane bir icra yeteneği ekleniyordu.

Çaldıkları sonatlardı, gizemli senfoniler, sözlerini bilmeden şiirselliği anlaşılan şarkılar, tümünün de derin bir melodisi vardı. Hepsi birbirinden o denli farklıydı ki, adeta parçanın fışkırdığı kaynak ayrıydı, kısmen şeytansı ve en zariflerinden piyano parçaları. Sonra keman ve piyano için yazılan sonatlar, yaylı çalgılar için kuartetler.

Ardından güçlü bir nehir gibi akarak ve dalgaların üzerindeki sessiz gökkuşağını taşıyarak, kıyılarında kelebeklerin oynaştığı ve bülbüllerin ötüşleriyle eşlik ettiği tüm parçaları sanki şelalede birleştiriyordu.

Sihirli değneğini, ona gücünü veren koro ve orkestradaki kitlelere dokunduracak olursa, işte o zaman ruhların dünyasındaki sırlar aydınlığa kavuşacak. Koruyucu melekler onu kendi yolunda desteklesin. Çünkü içinde barındırdığı bir güç daha var, o alçak gönüllülük.

Dünyaya attığı ilk adımlarda insanlar onu selamlıyor. Bu dünyada onu belki acılar da bekliyor ama onun yanında başarılar ve ödüllerde bekliyor. Onu güçlü bir savaşçı olarak selamlıyoruz.

O, her dönemde birbirine yakın olan ruhların gizli birliğini yönetiyor. Birbirine ait olanlar, çemberi sıkıca kapatın ki sanatın gerçeği aydınlıkla parlasın ve her yerde sevinç ve mutluluk dağıtsın.

Robert Schumann "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır