13 Şubat 2012 Pazartesi

Nele Azevedo -1000 Melting Men



Son zamanlarda ard arda izlediğim filmler sayesinde epeyce sarsılmışken kendimi sıfırlamam gerektiğine kanaat getirerek TV dizilerinden birine öylesine takılı kaldım. Dürüst olmam gerekirse bana çok iyi geldi. Aslına bakarsanız izlediğim dizide de öylesine büyük dramlar yaşanmaktaydı ki yani Michael Haneke gelip bizim dizilerimizdeki dramları ve kahramanları izlese neler düşünürdü acaba diye düşünürken gülmekten kendimi alıkoyamadım. Dizi kahramanlarının yürek burkan dramları karşısında halkımız neler düşünür bilemem ama dizi oyuncularının bu dramları ortaya koyarken gösterdiği performans ayrıca beni gülme krizine sokarken gülme eyleminin insana ne kadar iyi geldiğini bir kez daha keşfederek rahatlamış bir halde koltuğumdan kalktım.

Artık sanatı sorgulayabilirdim.

Hangi sanat alanı olursa olsun, aktarılanlar aslında aynı. İnsana ait herşey benzer özellikler taşıdığından sanatta da aktarılanlar yüzyıl önce neyse şimdi de aynısı.Ve bizler aynı konular ve düşünceler etrafında filmler izlemeye , kitaplar okumaya , resimlere-fotoğraflara bakmaya devam ediyoruz.Söylenecek yeni bir şey yok mu gerçekte?

Faulkner a göre yok. Diyor ki;

"Ben varolmasaydım başka birinin benim ya da Hemingway’in, Dostoyevski’nin yazdıklarımızı yazacağına inanırım. Bunun kanıtı Shakespeare’in oyunlarını yazdığını iddia edebileceğimiz üç ayrı aday bulabilmemizdir.

Ama Hamlet ya da Bir Yaz Gecesi Rüyası’yla ilgili önemli olan şey bu oyunları kimin yazdığı değil, birisinin yazmış olduğudur. Sanatçı önemsizdir. Sadece onun yarattığı şey önemlidir, çünkü sanatta söylenecek yeni bir şey yoktur. Shakespeare, Balzac ya da Homeros aynı şeyler hakkında yazmışlardır ve aslında onlar bin ya da iki bin yıl daha uzun yaşamış olsalardı, yayıncılar başka yazarlara hiç ihtiyaç da duymayacaklardı."


Faulkner'ı sevdiğimden mi bilemiyorum bu cümlesi bana son derece mantıklı ve doğru geliyor.

Buna rağmen hala izlemeye, okumaya devam etmemiz yaşamın döngüsel gerçeğinde tekrarlanan yaşamlarımızda kendimize yer edinebilmek ve tutunabilmek için belki de.

Sanatta söylenecek yeni şeyler olmamasına rağmen, aynı şeyleri kendi bakış açısıyla ve kendine ait yöntemlerle, bildiğimiz bir çok konuyu sanki ilk defa duyuyor ve görüyormuş gibi bizlere aktaran onlarca sanatçı sayesinde anlam bulan hayatımız olduğunu da itiraf etmem gerekiyor.

Bunlardan bir tanesi de Brezilyalı sanatçı Nele Azevedo



1950 doğumlu sanatçı heykeltraş ve bağımsız bir araştırmacıdır.

1998 yılında Rio de Janeiro Brezilya Mesaj Kültür Merkezi'nde demir heykeller kurulumu ile tek bir sergi başlattı ve Santo André Sanat Salonu'nda satın ödülü kazandı São Paulo . 2002 yılında akrilik heykeller kurulumu ile Bunkyo Sanat Salonu'nda 1. ödülüne layık görüldü.

2001 yılında Azevedo Asgari Anıtı Projesi ile kentsel alana müdahaleleri üzerinde çalışmaya başladı.

1000 Melting Men projesi en çarpıcı çalışmalarından biri oldu. WWF işbirliği içinde ''Küresel Isınmayı'' vurgulamak amacı ile Güneş altında 1000 tane Buzdan İnsan figürününün eritilmesi bu konuya dokunduğu gibi, insana ait yaşamın hiç aklımıza gelmeyen bir materyalle ortaya konulması da oldukça etkili.



Hiç söz kullanmadan insana ait herşeyin bir şekilde aktarılması ve bu esnada gözümüzden kaçan bir çok anların fotoğrafları çok sıradan bir olguyu oldukça farklı hale getirebiliyor.

İşte bu aşamada sanat nedir sorusunun yanıtını çok kolaylıkla bulabilir insan diye düşünüyorum.

Bu güzel projeyi çok sevdiğim bir grupla müziklendirmişler, kim yaptıysa eline sağlık. Müzikle muhteşem bir uyum sağlamış açıkcası.

Keyifle izleyiniz...



sanem uçar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır