30 Mayıs 2012 Çarşamba

Üç te yetmez beş tane, beş de yetmez...




Ortalık toz duman...

Toz duman olmayan günler hiç olmadı ama artık göz gözü görmez bir durumdayız. Gerçekten her yerde kendini gösteren maço tavırlardan iyice bıkmışken son günlerde duyduğum sözler "düşünememek" şeklinde garip bir duruma düşürmekte beni.

Çok samimi söylüyorum, artık düşünemiyorum.

Yeni bir kelime üretebilmeyi çok isterdim içinde bulunduğum durumu aktarabilmek için. Düşünmeme eyleminde en azından bir rahatlık söz konusudur. Benim "düşünememek" eylemimde böyle bir rahatlama yok. Hangi kelimeyi seçersem seçeyim içimde oluşan kocaman boşluğu, anlamsızlığı ve de hiçliği anlatacak yeni bir kelime olmalı "düşünememek" eylemimin açılımı.

Aynı zaman da içinde bıkkınlığı da barındırmalı bu yeni kelime.

Umutsuzluğu da, belki çaresizliği de...

Ayrımcılık ve ötekileştirme bizim gibi gelişmemiş ülkelerde son derece doğalken ve bu ayrımcılığa ve ötekileştirmeye en fazla maruz bırakılan kadınlar hiç bir zaman bu denli aşağılanmamıştı. Ve doğal olarak bu ülkede yaşayan bir kadın olarak hergün farklı bir şekilde hiç yerine konulmayı içime sindiremiyorum.

Ayrımcılık ve ötekileştirme konusunda yıllarca elimden geldiğince mücadele vermiş biri olarak ötekileştirmenin bilinçli ve sistemli bir şekilde bir başkasını yok sayarak kendine göre yeni bir düzen kurulması olarak bilen ben için, son zamanlarda kadınlara yönelik kürtajdı yada sezaryandı şeklindeki söylemlerin bu ötekileştirmenin bir parçası olduğunu bildiğimden yadırgamıyorum. Çünkü ötekileştirmek bilinçli bir politikanın yansımasıdır. Ancak yadırgamamam, kabul ediyorum anlamına da gelmemeli kuşkusuz.

Mantık olarak, kürtaj da, sezaryanda bir ülkede tartışılmalı ve konuşulmalıdır. Bir kişi kürtaja da sezaryana da karşı olabilir bu yadırganacak bir şey değildir.

Eğer bu ülke her anlamda demokratik, eşitlikçi, çağdaş bir yapı sergiliyor olmuş olsa bu konudaki karşıt düşünceler asla yıkıcı bir durum içermez. Ancak içinde yaşadığımız ülkede çocuk ölümlerinin hala yüksek sayılarda olması ve bu konu da bir şey yapılamaması, kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmesi konusunun yok edilememesi, kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin hızla artmaya devam etmesi, tecavüz gibi insanlık dışı davranışlara en fazla kadınların ve çocukların uğraması gibi bir gerçekle iç içeyken, töre, namus cinayetlerinin hala devam ettiği bir ülkede son derece maço bir tavırla "kürtaj cinayettir" söylemi benim anlayabileceğim bir şey değil.

Kürtajı cinayet şekline sokmadan önce ise, "üç çoçuk doğurun" şeklinde bir emir ise asla anlayabileceğim bir şey değildir. Aslına bakarsanız üç te yetmez bu koşulda, beş tane, beşte yetmez yedi tane ver demenin tam zamanıdır.

Gündeme bir kaç gündür damgasını vuran bu haberler önemli olmakla birlikte çok fazla şaşırtıcı değildir. Adım adım gelen doğal bir politikanın sonuçları ne de olsa.

Ama değinmeden geçemeyeceğim; Öfke artan bir ivmeye sahiptir, kişiyi darmadağın etmeden bırakmaz yakasını.

Her yerde bu konu tartışıla dursun benim kulaklarımda çok eski bir türkü çınlamakta. "Türküler, türkülerimiz" demiş bir ozan, en yalın anlatım onların içinde...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır