10 Haziran 2012 Pazar

Jibel Kan




Jibel Kan kelime olarak sizler için ne ifade ediyor bilemiyorum ama benim için dönüm noktalarımdan biridir. 1983 yılında müzik eğitimciliğine başlayan ve halen bu görevi sürdüren ben için Jibel Kan, müzik eğitimine tamamiyle başka bir bakış açısıyla bakmamı sağlayan anahtar kelimelerdendir.

Bu anahtar kelimeyi açıklamadan önce belirtmeliyim ki; müzik eğitimciliği yaptığım süre içersinde bir kez dahi " neden bu mesleği seçtim? " gibi bir soru oluşmadı kafamda. Açıkcası bu mesleğe adımımı attığım andan itibaren özellikle ülkemde eğitim sisteminin hiç bir zaman istikrarlı bir politika izlememesi ve özellikle müzik eğitiminin hiç ciddiye alınmamasına rağmen bir kez daha dünyaya gelmiş olsam seçeceğim mesleklerin başında geleceğini söyleyebilirim.

Çünkü bu mesleğin, öğrencilerin birey olmasında çok önemli bir yer tuttuğunu biliyorum. Özellikle müzik, bireyci olmadan birey olabilmeyi amaçlayan tavrıyla daima seçimim olacaktır. Çok iyi biliyorum ki, kalabalık sınıflarda, haftada bir saat gibi az bir sayıyla hiç bir müzik eğitimcisi müziğin bu amacına ulaşılmasında çok fazla başarılı olamayacaktır. Ama buna rağmen var olan müfredat programını belki de hiçe sayarak bu amaca yönelik çalışmaları kendince yapabilir. Bunun için yürekli olması yeterlidir.

Genellikle özel gün ve haftalarda hatırlanan müzik öğretmenleri öğrencileriyle başbaşa kaldığında her türlü zorluğa rağmen müziğin; öğrenciyi tek başına ve toplu olarak iş yapabilme becerisi kazandırmak amacına yönelik çalışmalar yapabilmeyi kafasına koymuşsa yapabileceği pek çok şey vardır. Bunun için özellikle kendisinin bir eğitimci olduğunu hatırlaması gerekir. Hatırlaması gerekir diyorum, çünkü; genelde müzik eğitimcileri eğitim gördükleri süre içersinde kendilerini müzisyen konumunda gördüklerinden mesleğe sanatçı edasıyla başlarlar. Ne kadar çabuk bu düşünceden arınırlarsa karşılarındaki öğrencileri de müzisyen yetiştirmek sevdasından vaz geçebilirler. Evet yanlış okumuyorsunuz, bir müzik öğretmeninin görevi müzisyen yetiştirmek değildir öncelikle. Bu önemli görev için müzik okulları vardır. Onların yapacağı işi üstlenmeye çalışmak hüsrandan başka bir işe yaramaz. Kuşkusuz bu konu da yetenekli öğrenciler çıkacaktır. İşte o zaman da, o öğrenciyi doğru alana yönlendirmenin ötesinde yapacağı bir şey olmadığını bilmesi gerekir müzik öğretmenlerinin.

Eğer, öğrencilerimize birey olma yolunda katkı sağlayabiliyorsak görevimizi yerine getiriyoruz demektir. Ve bu en önemli adım atılırken yakın çevresinden başlayarak uzağa , var olan müziklerle ilgili her konu da ilgilerini çekebilecek bilgileri vermek, onları bu konu da aydınlatmaya çalışmak, doğru düşünebilen ve kaliteyi anlayabilen hale getirmek te görevlerimizin arasındadır.

Unutmamamız gereken en önemli şey, müzikte öğrettiğimiz şarkılarda dahil olmak üzere herşeyin bir araç olduğudur. Bu sebeple hangi amaca yönelik hangi aracı kullanacağını bilmek bir müzik eğitimcisinin en önemli görevlerinden biridir. Bir sınıf içersinde ne kadar öğrenci varsa, o kadar farklı bir dünya olduğunu unutmadan, tek tip anlayışa uygun bir eğitim modeliyle bu amaca ulaşılamayacağını önceden bilmek te kesinlikle zaman kazandıracaktır.

İnanın, buraya kadar yazdıklarım var olan müfredat programıyla ve nesnel koşullarla birer ütopya gibi dursa da, bu inanca sahipseniz ve uygulamayı kafanıza koyduysanız yasa koyucuların duymayı ve görmeyi arzu ettikleri şeyleri onlara göstererek onların istedikleri şeylerin tamamiyle dışında gerçek tavrıda sınıfta öğrencilerinizle baş başa kaldığınızda uygulayabiliyorsanız bir şeyler yapıyorsunuz demektir.

Çok uzun yıllar bu yazdıklarıma inanarak ve uygulayarak müzik eğitimciliği görevime devam ettim. Mısır' a yaptığım bir gezi ise bir çok şeyi yeniden sorgulamama neden oldu.

İşte o gezi öncesine kadar bana sormuş olsanız; " müzik eğitimciliği göreviniz süresince neler yaptınız? diye kendimden emin bir çok cevap verebilirdim.


Öğrencilerimin birey olmasında katkıda bulundum....

Öğrencilerime kendi müziğimiz ve dünyaya ait diğer müziklerinde varlığını göstererek dünyaya açılan pencerelerinin çoğalmasını sağladım....

Daha bir çok şey eklerken, kendimce en önemli olarak gördüğüm;

"Öğrencilerime doğru müzik dinlemeyi ve bu konu da seçici olmayı kavratmaya çalışırken ülkemde gelecek günler için doğru müziklerin yankılanmasında katkıda bulundum." amacını da eklerdim.

Ama bundan bir kaç yıl önce dediğim gibi Mısır'a bir yolculuk yaptım. Harika bir yolculuktu. Nil nehri boyunca dört gün bir gemiyle güneye giderken çeşitli köy ve kasabalarda durup eski Mısır tarihiyle ilgili yerleri gezmek ve sana çok uzak bir coğrafyada insanların yaşayışlarını görmek son derece etkileyiciydi.

Mısır'ın en güney ucunda bir çölde çıplak ayakla dolaşıp kumun subat ayında bile sıcaklığını hissetmek ise benim için ömre bedeldi. İşte o çölün kenarında bir köyde bizi serbest bırakan rehberimiz bir köşede dinlenirken efrafımızı saran onlarca çocuğun dilinden bir şey anlamadan etrafa yayılan yoksulluğun izleri ise yürek burkuyordu.

Sanırım kendi dilimizden başka her yerde en fazla kullanılan cümle İngilizce bir cümle olup; "Where are you from" dur.

O yoksul çocuklar, Türkiye'den geldiğimizi öğrenince büyük bir sevinçle etrafımızda "Jibel Kan, Jibel Kan" diye bağırmaya başladılar. Bir çeşit dilenmeydi ama ne istiyorlardı anlayamamıştık ve ne yazık ki yanıt veremedik Jibel Kan isteklerine. Rehberin yanına gittiğimizde yaşadığımız bu olayı aktardım doğal olarak. Rehber gülümsedi.

Öylesine basit bir istekmiş ki aslında....

Çocuklar bizden Sibel Can kaseti istiyormuş.

Yurdumdan oldukça uzak bir yerde, yoksulluğun içinde herşeyi bir kenara atarak Sibel Can kaseti isteyebilen bir coğrafyanın tam ortasındaydım. Yıllardır müzik adına bir şeyler yaptığıma inanan ben için çölde kaybolmuş hissi yaşadığımı itiraf etmeliyim.

Müzik eğitimi adına bir çok şey yaptığıma hala inanabilsem de ülkem adına bir şey yapabildiğime olan inancımın yerlerde süründüğünü de söylemeliyim. Karşı olduğun ve uğrunda savaş verdiğin bir şey hiç ummadığın bir anda senden istek olarak karşına gelebiliyorsa verilen onca savaşın nasıl bir anlamı olabilir?

Açıkcası bir müzik öğretmeni Don Kişot olduğunu asla unutmamalıdır. Kendi ülkende de başka yerlerde de Jibel Kanlarla dolu bir dünya olduğunu ise hiç unutmamalıdır.

O günden sonra müzik eğitimi almak isteyen her öğrencimi yanıma alıp müzik eğitimi veren okullarda bir gün geçirerek bu eğitim sürecinde yaşayacaklarını görmelerini sağlamaya çalışıp , eve dönüşte Sibel Can dinletiyorum. Bizlerde eğitim aldığımız o yıllarda sınav sonrasında adımızı sorsalar bir süre düşünmek zorunda kaldığımız, gözümüzün önünden onlarca notalar uçuşurken, yine kulağımızda onlarca sesler tınlarken ne ülkemizde, ne de ülkemizin dışında karşı olduğumuz bir şeyleri duymak adına eğitilmedik ama ne yazık ki karşı olduğumuz çoğu şeyin içinde buluverdik kendimizi.

Bu ülkede müzik eğitimciliği, içinde kocaman bir acı taşırken gülümsemektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır