20 Haziran 2010 Pazar

Bilgi Hırsızlığı



Umarım hiç birinizin evine hırsız girmemiştir...

Böyle bir durumda hissedebileceğiniz bir çok duygu oluşur oluşmasına da en baskını hangisidir bilemiyorum.

Hırsızlık olayıyla ilk karşılaşmam ilkokul üçüncü sınıfa giderken olmuştu ve günlerden 30 Ağustos tu hiç unutmuyorum. Çünkü babam izinli olarak evdeydi. Onu sıklıkla göremeyen bizler için muhteşem günlerden biriydi ve babamda bu tatil gününden yararlanarak bizleri dışarıya götürmüştü. Neşeyle yenen dondurmaların ardından eve adımımızı atar atmaz karşılaştığımız dağınıklıkta sevincimiz bir anda donmuştu yüzümüzde.

Garip bir korku hissediyorsunuz ama sizin için önemli bir çok şey korkunuzun önüne geçerek o değer verdiğiniz şeylerin yok olup olmadığını görebilmek adına sizden önce hareket ediyor.

Doğruca odama koştuğumu hatırlıyorum...

Mandolinim hala duruyordu.

O dönemler benim için en önemli şeylerin başında geliyordu mandolinim. Onu elime aldığım zaman minicik parmaklarımla müziğin sınırsız dünyasında dolanmanın bende yarattığı duyguyu anlatamam.

Daha sonraları da bu olayla karşılaşacaktım ve hatta yüzyüze geldiğim olaylarda olacaktı.

Korkacaktım yine, bağıracaktım ve kendimi dünyanın en aciz insanlarından hissedecektim.

Hiç tanımadığınız biri sizin dünyanıza bir şekilde izinsiz olarak adım atmış demekti.Öylesine çok hiç yerine koyuluyorsunuz ki yaşamda çoğunu hissetmeseniz bile, böyle durumlarda hiç liğinizi tüm hücrelerinizde duyumsuyorsunuz.

Sizin için bir mabet yada yaşam alanında bir başkasının ayak izleri var.

Bir şekilde tecavüze uğramak gibi bir şey...

Günümüzde her anlamda hırsızlık ve yağmacılık devam ediyor.İşin en acı tarafı sanki kanıksadık gibi geliyor bana.

Özellikle internet ortamında yapılan hırsızlığın haddi hesabı yok. Önlemenin de imkanı yokmuş gibi algıladığımızdan meşru hale gelmeye başladı bir çok anlamda hırsızlık.

Bunlardan bir tanesi de bilgi hırsızlığı...

Bilgi kuşkusuz paylaşıldıkça anlam kazanır. Kendine sakladığın bilgilerin bir anlamı yoktur. İşte bu paylaşımı yaparken başkalarının bu bilgilerin sahibiymiş gibi davranmasını anlamakta zorlanıyorum.Yapılan işin gerçek anlamda hırsızlıktan farklı bir yanı yok.

Beş yaşında kilise korosunda başlayan müzik serüvenim hala devam ediyor. Doğal olarak edindiğim tüm bilgileri başkalarıyla paylaşmak gibi bir meslek seçtim zaten.

Paylaşım beni ben yapan özelliklerdendir.

Burada yada başka yerlerde müzikle ilgili yazılar yazmaya devam ediyorum, devam da edeceğim, hırsızlar bunu yapmama engel olamayacak. Ama yine de bana ait yazıların başkalarının imzalarıyla başka yerlerde yayınlamasını anlamakta zorlananlardanım.

Yazılarımın takibi aslında gurur duyman gereken olgulardan. Duyuyorum da. İnsanların bu bilgileri kullanması sevinç kaynağımda, ancak kullanılırken kaynak kişinin hiç belirtilmeden kullanılması nasıl bir özgürlük anlayışıdır hala anlayabilmiş değilim.

www.ku-ba-ba.blogspot.com da sanatçı ve albüm tanıtımı için yazdığım neredeyse tüm yazılar facebook un gamlı baykuş sayfasında kendi adlarıyla yayınlanmakta.

En fazla da bozulduğum konuların başında bazı yazılarımın tümünü değil, aralarındaki bazı cümlelerimin kullanılmış olması geliyor. Oysa bilseler o yazılar bunca yıla sığdırılan müzik bilgi dağarcığının ötesinde duygu ve düşünceleri içeriyor.

Bu benim duygu ve düşüncelerime tecavüzdür aynı zamanda.

Çok daha acısı iyi insan görünümü yaratmaya çalışırken kendi kendilerine düştükleri garip bir durum.

Söylemlerimizle davranışlarımızın koşut gitmediği bir dünyada nefes aldığımızın en iyi örnekleri....

sanem uçar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır