1 Temmuz 2010 Perşembe

Tutam yar elinden




Söylediğim zaman kimse inanmıyor.

Doğrusunu söylemek gerekirse, konu açıldığında dilimden dökülenlere inanmakta bende zorlanıyorum.

Müzik eğitimi aldığım yıllarda bizlere kendi müziğimizi söylemek yada çalmak yasaktı...

Acaba dünyanın neresinde buna benzer bir uygulama vardır? diye düşünmeden edemiyorum.

Bir ulus düşünün; kendi kültürüne yasaklanmış bir eğitim içersinde yol alıyor...

Eğitimini tamamlayıp yurdun bir köşesine savrulurken öğrendiklerinden yola çıkarak öğrencilerine müzik adına, aslında çok güzel olan, ama onlar için çok yabancı bir müzikle heyecanla ;

"Şimdi sizlere çok güzel bir şarkı öğreteceğim İtalyanca, "Sinyor Abbatte" diye başlıyor...

Mesleğin ilk yıllarında dünyanın merkezinde hissederken kendisini, tüm bildiklerini aktarma düşüncesiyle kelimenin tam anlamıyla bir paralanma yaşanırken; "bildiklerim anlayabildiğin kadardır" cümlesine o kadar uzak ki....

Ve bir gün öğrencisinin akort etmesi için getirdiği sazı öğrencinin istediği bağlama düzenine göre akort etmeyi bilmezken farkına varıyor ilk kez eline aldığı sazın bir kaç akort şeklinin olduğunu...

Hiç kıvırmadan sazı ilk kez eline aldığını söylediğinde inanmakta zorlanan gözlerin biraz da aşağılayarak onu süzdüğünü hissedebiliyor.

Biraz mahçup bir şekilde verilen yanıtlar geliyor ardı ardına;

Piyano çalisen?

Evet...

Gitar çalisen?

Evet...

Saz çalamisen?...

Evet...

Kusura kalma ögretmen sen beş kuruş etmezsen.....

Hayatımda aldığım en güzel yanıt buydu işte.Bu sevgili öğrencimin hayretle dudaklarından dökülen cümleleri o anda da hakaret olarak hissetmedim, şimdi de hissetmiyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse öğrendiklerimi unutmadan , öğreneceklerimle güzelleşen bir dünyanın anahtarı gibi gördüm aslında.

Duyduğumda bir şey ifade etmeyen Halk Müziği , yavaş yavaş anlam kazanmaya başlıyordu. Bir türlü anlayamadığım o her türküdeki geçit vermeyen, mor dağlar anlam kazanıyordu.

Bir İngiliz halk şarkısında " purple mountain" cümlesine rastlayabilme şansınız yoktur. Ama benim türkülerimde rastlarsınız eğer gözünüzle o dağların o mor halini görmediyseniz inanmakta zorlanırsınız elbette.

Ve yokluk, acı bir çok engeli beraberinde getirmiştir, o dağlar geçit vermez olmuştur.

Yaşayan bir olgudur Halk Müziği...

Öylesine yalın bir basitliği vardır ki , basitliğin bilinen anlamda basitlik olmadığını fark edip, derinliğinde kaybolurken şimdiye kadar canlı olarak duymadığın bir mey, yada duduk sesi öylesine oyar ki içini farkında olmadan süzülen göz yaşlarınla insan olmanın güzelliğini yakalarsın o seslerde.

Hem sözleriyle, hem melodisiyle beni olduğum yere mıhlayan bir türkü Erzurum dolaylarındandı ve bugün bile her dinlediğimde aklımdan nelerin geçtiğini tahmin bile edemezsiniz.

Benim müziğim kişiye özel etkiyi yaratır her beden de....

Tutam yar elinden tutam...

Tutam yar elinden tutam
Çıkam dağlara dağlara
Olam yareli bir bülbül
İnem dağlara dağlara


Birin bilir binin bilmez
Bu dünya kimseye kalmaz

Yar ismini desem olmaz

Düşer dillere dillere


Emrah eydür bu günümdür

Arşa çıkar tütünümdür

Yare gidecek günümdür

Düşem yollara yollara



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır