30 Haziran 2011 Perşembe

Neler oluyor?



"Neler olmuyor ki?" şeklinde bir yanıt son zamanlarda en fazla kullandığım soru cümlesi haline dönüştü. Dilimde tüy bitti, artık açıklamaktan da, umut etmekten de bıktım düşüncesinin ağırlıklı olarak hissedildiği bir çeşit isyan cümlesi de aslında.

Soru cümlesi olmasına rağmen benim için içinde bir çok yanıtı bulunduran bir cevap niteliği de taşıyor üstelik.

Herkesin kendisini her konuda otorite saydığı bir ülkede yaşamak zordur. Henüz; " Bu benim bilgi alanımda değildir bu sebeple fikrimi söyleyemeyeceğim" cümlesine rastlamadım örneğin. Garip bir şekilde yarım yırtık bilgilerle birşeyler söylemeye kalkışmanın yanında birşeyler yapan kişilerin uzmanlaştığı garip bir cennette yaşıyoruz. Onların cenneti ise benim cehennemim oluyor ama bu kişisel bir durum olduğundan sesimi çıkartmaya hakkım yok.

Genel anlamda böylesine bir ruh haliyle dolaşıyorum son zamanlarda...

Mesleğim ve yaşadığım kent itibarıyla müzikte neler oluyor diye devamlı bir takip içersinde olduğumdan efsunlu kentte yapılan müzik etkinliklerinin hepsine yetişebilme imkanı kuşkusuz yok ama yetişebildiklerimde çoğunlukla düşünmeden edemiyorum.

Neogazino İstanbul Kültür Etkinlikleri adıyla bir çalışma yapıldı geçenlerde. Çoğunluk için mutluluk içeren bir organizasyon bu aslında.

13 mayıs 2011 akşamıı başlayan Neogazino programı altı hafta boyunca Armada Otelde hava koşullarının el verdiği sürece kaliteli eğlence kültürünü özleyenlere müzik ziyafeti sunacak.

Amaç; Osmanlı-Türk musikisi ile Türk sanat müziğini ayrıca jazz ı bir araya getirmek.

İşte bu amaç doğrultusunda sayfalar dolusu yazı yazılabilir. Öncelikle Türk sanat müziği Osmanlı-Türk müziğinden bağımsız bir müzik midir? gibi bir soru sorulabilir. Gelinen noktada verilecek cevap "evet " olmalıdır. Çünkü gerçekten kökeni Osmanlı saray müziğine giden bu müzik kültürümüz öylesine büyük değişikliklere maruz bırakılmıştır ki, ortaya çok daha farklı bir müzik türü çıkmıştır diyebiliriz. Haa bu sonuçtan memnun olup olmadığımız ise ayrı bir tartışma konusu olabilir.

Gazino kültürüyle geçmişi oldukça eskilere giden bu müziğimizin uğradığı erozyonları hep birlikte unutmuş olduğumuzu bir kez daha görmekteyim. Cumhuriyet döneminin yeni oluşmaya başlayan burjuva sınıfının eğlence türü olan bu etkinlikler o zaman için bu müziğe çok fazla zarar vermemesine karşılık radyolardan dinlenen bir çok eserin canlı bir şekilde sunulması dönemin nesnel koşullarında eleştirilecek bir şey değildir. Gerçekten o dönemin sanatçıları müziklerine leke sürülmesine izin vermeden müzik yapıyorlardı.

Bildiğimiz gibi gelişen süreç içersinde değişen Türkiye' nin ekonomik yapılanmasıyla bu da şekil değiştirerek özellikle bu müziğin arabeskleşmesinde en büyük paya sahiptir.

Yeni kuşak dinleyicilere Türk Müziğinin kirlenmemiş şeklini sunmak gerçekten bana göre alkışlanacak bir eylemdir. Bu organizasyon kapsamında açılış Türk Müziğinin usta yorumcusu Münip Utandı ile yapılması da son derece doğru bir davranış şeklidir.

Kendisini sadece albümleriyle değil, aynı zamanda canlı konser programlarında dinlemiş ve izlemiş biri olarak günümüzde bu müziğimizi en doğru ve bilinçli bir şekilde yaşatmaya çalışan bir sanatçı olduğunu kolaylıkla söyleyebilirim...

Bu açılış konseriyle ilgili olarak sayın Doğan Hızlan'ın son derece güzel bir yorumu var 26 haziran 2011 tarihli yazısında.

Diyor ki;

"FASILIN ardından Türk müziğini iyi, doğru, güzel söyleyen solistlerden Münip Utandı sahneye çıktı. Türk müziğinin ağır bestelerinden popüler parçalara doğru, dinleyiciye her besteciden seçkin eserler sundu.
Münip Utandı’nın konseri içinde bir besteyi de kızı Merve Utandı söyledi.
Merve Utandı, TEV’in açtığı Nevzad Atlığ’ın başkanlığındaki jürinin oyuyla Safiye Ayla Ses Yarışması’nı kazanmıştı."

Gerek Münip Utandı, gerekse kızı Merve Utandı'yı aynı zamanda yakından tanıyan biri olarak etrafta yankılanan doğru seslerin nasıl olabileceği konusunda bir fikre sahibim. Eşsiz bir güzellik sunulmuştur.

Ancak bundan sonraki cümlelerini anlamakta zorlanıyorum sayın Hızlan'ın...

Konserin ikinci bölümü opera sanatçısı Efruze Elif Özel e ait.

Klasik batı Müziği eğitimi alan ve aynı zamanda operayı ayrı bir yerde tutan ben için gerçekten operalar farklı büyüde bir biçimdir. Bir insan sesinin eğitimle aldığı yolun en güzel serüvenlerinden biridir.

Ancak kim ne derse desin bir opera sanatçısının şan tekniğiyle Türk Müziği söylemesini kabulde zorlananlardanım. Gerçekten birbiriyle böylesine ters iki şarkı söyleme biçiminin bir araya gelmesi bir diğerinin yok edilmesiyle sonuçlanır.

Hangisi yok edilecek?

Genelde çağdaşlaşma adına benim kültürüme ait olgular yok edilir. Türk müziği şan tekniğiyle söylenemez, söylenmemeli. Bu Türk müziğinin yok edilmesi için en kolay yöntemlerden biridir.

Sayın Hızlan çok beğenmiş olmalı ki yazısınının devamında sayın Efruze Elif Özel ile ilgili övgüleri var.

Garip bir duygu durumu yaşarken tam bu aşamada aynı konuyla ilgili olarak sayın Atilla Dorsay'ın yazdıklarına takılıyor gözlerim. İster istemez yalnız olmadığımı hissetmenin tatlı sıcaklığını duyuyorum.

Sayın Dorsay özellikle Münip Utandı ile ilgili düşüncelerini aktarırken son derece güzel cümleler kullanmış:

"Çok değerli şarkıcı, Kalan Müzik'den çıkan albümleriyle tanıdığım Münip Utandı'yı ilk kez sahnede görüp dinlemekten utandım!... Öylesine hakim ki eski musikimize, yorumdan sözlere herşeyin öylesine hakkını veriyor ki... Ondan diyelim ki Dün Gece Yeis İle Kendimden Geçtim gibi bir şarkıyı dinlemek, başlıbaşına bir müzikal maceraydı. "

Bundan sonraki cümleleri ise duymayı istediğim cümleler oluyor;

"Gerçi sonrası o kadar parlak gelmedi. Sarışın, incecik, şık, havalı ve de tiz sesli bir 'assolist' hanım, gerçek musikimizden çok Yeşilçam filmlerinin tanıttığı 'fantazi' türü şarkıları, oldukça mekanik bir ses gösterisi biçiminde teganni etti. Ne melodinin içine gömüldüğü, ne de sözlerin anlamını keşfettiği söylenebilirdi. "

Evet bizim müziğimiz aynı zamanda içinde edebiyatı da barındıran bir müziktir.Bu sebeple şarkılardaki sözler hemen hemen şiirle eş değerde özellikler gösterir. Bu sözlerin anlamının içinde kaybolmadan bu müziği yorumlamak en büyük hatalardan biri olmakla birlikte, şan tekniğinin yapısında olan özellik müziği farklılaştırdığı gibi sözleri de farklılaştırır.

Birilerinin bunu dile getirmesi ne büyük mutluluk...

Ne büyük mutluluk ta, ne değişecek? hiç bilmiyorum...

Bildiğim; NEOGAZİNO nun önümüzdeki günlerde farklı etkinliklerle devam edecek olması.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır