Okuduğum her edebiyat eserinde daima yazan kişinin yaşantısından izler vardır diye düşünmüşümdür. Eserler yaşanılanlardan yola çıkılarak bizlere sunulan kişisel dünyalardır aslında. Bizler o kişisel dünyalarda kabullerimizi, retlerimize, duygularımızı, düşüncelerimizi gördüğümüz oranda beğenilerimizi oluştururken, yazanla kesinlikle uyuşmadığımız anlarda dahi bazen yazan kişinin kurgusundan, kaleminin güçlülüğünden veya bir çok şeyden etkilenerek kendi dünyamıza kabul edebiliriz.
Yukio Mishima benim için bir çok konuda aynı fikir ve düşüncede olmadığım halde içsel dünyamda iz bırakan edebiyatçılardan. Japonya' ya ait her sanat gerçekten kendine özgü bir yapı sergiliyor. Genel anlamda saygılı, itaatkar ve kibar olarak tanımlanan Japonların özellikle sadece Yukio Mishima'da değil, Japon edebiyatının büyük bir kısmında, sinema sanatında genellikle kabul görmeyen çoğu konuların çizilen bu karakterin dışında bol miktarda kullanıldığını görmekteyiz.
Özellikle şiddet olgusunun bol miktarda kullanıldığı bilinen bir gerçek. Doğal olarak bu saygılı ulusun böylesine şiddete dayalı eğilimlerinin bir sanat, bir gelenek biçiminde ele alınarak neredeyse kutsanması farklı şekillerde sanatın hemen her alanında kullanılması bu kültürün dışında kalanlar için zorlayıcı olmaktadır.
Yukima Mishima ise bu sınırları belki de en fazla zorlayan edebiyatçılardan biridir.
Asıl adı Kimitake Hiraoka olan edebiyatçı 1925 yılında Tokyo da dünyaya gelmiştir. Japonyanın yetiştirdiği en ünlü romancı ve oyun yazarlarındandır. Ölümü ise kendi eliyle 1970 yılında herkesin gözü önünde olmuştur.
Garip bir çocukluk dönemi olan Mishima büyükannesi tarafından izole edilmiş bir biçimde geçirmiştir. Hastalıklı ve zayıf bir bünyeye sahip olması sebebiyle annesinin elinden alınarak büyükannesinin gölgesinde geçen çocukluk yaşamı , hastalanması korkusuyla çoğunlukla evin içinde sadece kız kuzenleri ve onların oyuncaklarıyla oynanmasına izin verilerek geçmiştir.
Bir çeşit yaşamını anlattığı "Bir Maskenin İtirafları" adlı romanında bu dönem oldukça ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Diğer yaşamından kesitlerinde bulunduğu belkide otobiyografik bir roman diyeceğimiz bu eser duygu ve düşüncelerin oluş biçimini öylesine güzel aktarır ki, bu çocukluk döneminden pek rahatsızlık duymadığını görebilirsiniz.
Ancak 12 yaşındayken ailesinin yanına dönebilen edebiyatçının son derece disiplinli sert olan babasınından geleneksel Japon özelliklerine ait kavramları öğrendiğini ve bunları bir yaşam biçimi haline getirdiğini görmekteyiz.
Eski Samuray değerlerinin ulviliğine olan inanç yaşamında daima egemen olacaktır.
İkinci dünya savaşı sonrasında batılılaşma özellikleri gösteren Japonya'nın kendi değerlerinden uzaklaşıyor olmasını onur kırıcı bir davranış olarak kabul ettiğinden bu şekilde tutsak bir yaşam yerine ölümü tercih edecek bir seçim çok daha onurlu olacaktır.
Japon geleneklerinde olan Harakiri bilinen anlamda bir yok oluş, bitiş değil tam tersine ölümün kutsanarak kişinin arınmasıdır. Bir çeşit yok ediş olmasına rağmen ve içinde şiddet özellikleri taşımasına rağmen bütün bunlar Japon geleneğinde dünyanın üzerinde kesintisiz bir biçimde çağlayan saf bir kaynağın fışkırdığı bir imgedir.
Mishima Japonya’nın, “değişen duyguların etkisi altında modernizme adım atışını ve Batı ideallerinin ülkesi tarafından kalıcı kucaklanışı”nı öfkeyle eleştirerek Samuray değerlerini savundu. Bu anlamda zaten eski geleneklere sımsıkı sarılmış bir inancı olduğundan kurtuluşu bu olguda görmesi şaşırtıcı değildir.
Aynı zamanda gelenekçi yapısı nedeniyle faşizme varan düşüncelerini de anlamak zor gelmiyor insana. Babasının geçmişi Japonya'yı 250 yıl yöneten askerlere dayanırken ve yine babaannesininde köklerinin Samuraylara kadar uzanıyor olması onu kuşkusuz Nazizm ve Hitler hayranı yapacaktır. Doğal olarak bu gelenekleri sürdürebilmek için Karate ve Kılıç oyunlarında ustalaşmak için yoğun çaba harcayacaktır. Bu anlamda kendini geliştirdikten sonra Kalkan Derneği adlı yarı askeri bir örgüt kurmuş olması da şaşırtıcı gelmiyor açıkcası bana.
1970 yılının Kasım ayında, bu örgütün dört üyesiyle birlikte Japonya Silahlı Kuvvetleri’nin Tokyo’daki Ichigaya Kampı’nı ele geçirerek Japonya’nın silahlanmasını yasaklayan savaş sonrası anayasasını suçlayıcı bir konuşma yapıp samuraylar tarafından uygulanan bir çeşit harakiri ‘seppuku’ yapması da...
Üstelik tüm yapıtlarında inançları doğrultusunda yapacaklarının bir çeşit özeti var.
Mishima söz konusu olduğunda bu denli milliyetçi bir yapıya sahipken eşcinsel olması da tartışılabilecek ayrı gerçeklerden biri. Bu konuyla ilgili düşüncelerine de kitaplarında rastlayabilirsiniz.
Hastalıklarla geçen bir çocukluk döneminde çocukluk hayallerinin arasında yaşam ve ölümle hesaplaşma sürecini kanlı bir intiharla süslemiş olmasının izlerine de rastlıyoruz. Özellikle çocukken Guido Reni’nin ‘Aziz Sebastianus’ adlı tablosunu görür görmez bu fotoğrafa bir çeşit tapınması kanın ve kan dökmenin hazzı ileriki yaşamında onunla birlikte olacaktır.
Edebiyat sahnesinde yerini aldığı zaman iç içe geçen cinsellik, ölüm, şiddet ve haz Mişima’nın tiyatro eserlerinde karşımıza çıkar.Geleneksel özelliklerin arasına sıkıştırdığı sembollerle son derece kışkırtıcı özellikleri gözler önüne serer.
Hayatı boyunca üç kez Nobel Edebiyat ödülüne aday gösterilmiş yazar Yukio Mishima; 143 öykü, 20 roman, 52 oyun ve 13 makale yazmıştır.
Başlıca eserleri;
Bir Maskenin İtirafları/ 1949
Aşka Susamak/ 1950
Yasak Renkler/ 1953
Dalgaların Sesi/ 1954
Golden Pavilion Tapınağı/ 1956
Kyoko’nun Evi/ 1959
Şölenden Sonra/ 1960
Denizi Yitiren Denizci/1963
Yaz Ortasında Ölüm /1966
Evet yaşamı ve yazdıklarıyla pek kabul görmeyen bu edebiyatçı gerçekten usta kalemiyle kendine göre kurduğu bir dünyada inandığı gibi yaşayan ve inaçlarıyla var olan güçlü bir kalemdi.
Kawabata, Nobel'in kendisinden önce Mişima'ya verilmesi gerektiğini söyler. Onun için "dünya çapında olağanüstü bir yetenek, 300 yılda bir doğan dahîlerden biri. Benden çok yukarılarda" demiştir.
Gerçekten onun okuduğum kitapları arasında olan Bir Maskenin İtirafları bir çok anlamda zorlandığım gerçekleri içinde barındırmasına rağmen insanların sosyal baskılardan kendisini korumak amacıyla bir "maske" arkasına saklanması gerçeğini en çarpıcı şekilde gözlerimizin önüne seren romanlardandır…
Bu dünyadaki bütün düşüşler, alçalışlar arasında en tiksindirici olan saflığın düşüşü, alçalışıdır.
Yukio Mishima ( Bir Maskenin İtirafları )
sanem uçar
Yukio Mushima - henüz tanışmadığımızbir edebiyatçı. Aldım hemen kitaplarını deftere.
YanıtlaSilŞiddetin sanatta anlatımı ilgilendiğim olageldi.
Hızır gibi geldi yazılanlar
İşe yaramak beni mutlu etti:)
YanıtlaSilhttp://film--izle.com/filmizle/mishima-a-life-in-four-chapters-mishima-a-life-in-four-chapters-1985/
YanıtlaSil