26 Ekim 2011 Çarşamba

Hattuşaş'ın Kalbine Yolculuk




Hiç aklımda olmayan bir öneriye "evet" dedim ve sanırım yaptığım en doğru işlerden biri şimdiden oluverdi bu cevabım.

21-22 ekim tarihleri arasında Çorum valiliğinin desteğiyle fotoiz in hazırladığı Hattuşa'ın Kalbine Yolculuk etkinliğine katıldım.

Bu gezi öncesinde Çorum benim için öncelikle leblebi diyarıydı. Kuşkusuz Hitit'ler gibi büyük bir medeniyetinde bu topraklarda yaşam bulduğunu biliyordum ancak bu tarihi dokuya dokunabilmek bu güne kadar hep ertelediğim bir eylemdi.



Tarihte Kadeş anlaşmasıyla hafızama kazınmış bu uygarlık gerçekten büyük bir uygarlık. Hakkında ne kadar bilgi edinirsek edinelim hüküm sürdüğü topraklarda onlardan kalan eserlere dokunmadıkça bu uygarlığın özelliklerini anlamak tam olarak mümkün değil gibi gözüküyor.

Yazılıkaya Açık Hava mabedi ortaya çıkarılmış henüz yüzde onbeşi tamamlanmış kalıntılarıyla bile görkemini ortaya koyabiliyor. Dünya Kültür Mirası listesinde olması anlaşılabilecek bir durum.

Fotoğrafçı arkadaşlar kuşkusuz bu alandaki en güzel kareleri yakalamaya çalışırken ben özellikle çok fazla ihtiyaç duyduğum sessizliğin sesini duyumsamaya çalışıp, ayaklarımıza takılan kuru dalların yada taşların çıkardığı doğal seslerin dışında etrafta hüküm süren sessizliği alabildiğine sevdim.

Kuşkusuz Çorum'un zenginliği sadece Hattuşa değil.

İskilip benim için rüya gibi bir yer oldu.



Özellikle eski evler ve eski evlere ait kapılar, tokmaklar cenneti bu inanılmaz güzel yer aynı zamanda karşıma Bedri Rahmi Eyüboğlu'nu da çıkardığından kendimi cennette gibi hissettiğimi söyleyebilirim.



Bedi Rahmi adına yapılan yapılan Yazmalı Konak ve Sanat evi, bu bölgede sanata verilen önemiminde en önemli kanıtlarından biriydi. Öyle sıradan da değil açıkcası bu yerler. İnanılmaz güzel ve doğru düşüncelerle yaşam bulan son zamanlarda sanat alanında yaşanılan onca anlamsızlıktan sonra kendimi uzayın boşluğunda gibi hissettiğim bir duyguyla sarsıldığımı itiraf etmeliyim.



Yaşadığımız büyük kentlerde birbirimize selam vermeyi bile bir kenara atmışken hiç tanımadığınız güler yüzlü insanlardan yansıyan ışıltı ve misafirperverlik unuttuğumuz bir çok güzel duygunun hala yaşanıyor olmasının verdiği mutlulukla sarhoş olmuş bir şekilde dolandığımı da itiraf edeyim.

Son durak Osmancık'ta aynı özellikleri içinde barındıran sımsıcak insanları, doğası ve tarihi dokusuyla hafızama kazınırken ne denli zengin ve güzel bir ülkede yaşadığımızın bir kanıtıydı.



Ne kadar çok fotoğraf çekersek çekelim eksik kalacak bir çok fotoğraf ve ne kadar yazarsak yazalım eksik kalacak cümleler olacağını biliyorum. Bununla birlikte bunları görmüş ve dokunmuş olmanın mutluluğunu da hep içimde taşıyacağım.



sanem uçar


2 yorum:

  1. En çok gitmek istediğim yerlerden birisidir Hattuşaş..içime işleyen tınıların gizemi içinde, sizin kelamınızdan ve gönül pencerenizin rehberliğinde gezinmek güzeldi...

    paylaşım için çok teşekkür ederim...
    esenlikler...

    YanıtlaSil
  2. Kesinlikle gidin diyorum bir kez daha, gidilmesi gereken yerlerin başında geliyor ve orada o havayı içinize çekmek bambaşka bir büyü:)

    YanıtlaSil

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır