30 Kasım 2011 Çarşamba

Ne olacak bu memleketin hali?




Çocukken büyüklerimin konuşmalarını çoğunlukla anlamazdım. Çok ta oralı olmazdım genelde ama bir şey vardı ki o soruyu sorduklarında gerçekten tüm bedenimde bir ürperti hissederdim.

" Ne olacak bu memleketin hali ? "

İşte bu soru kelimelere sığdıramayacağım bir korkuyu tüm hücrelerimde hissetmeme neden olurdu. Kesinlikle anlayamadığım büyük bir tehlike anlamına gelirdi bu. Büyüklerimin gözlerinde aynı zamanda endişeyi de gördüğümde korkum ikiye katlanırdı. Ama garip bir şekilde hararetli konuşmalardan sonra herşey eski haline döner endişe dağılırdı.

O kadar sıklıkla tekrarlanırdı ki bu soru zamanla bu sorunun yarattığı endişe ve korku sıradanlaşmaya başladı. Ne gariptir ki çocukluk günleri geride kalıp gençliğe adım attığımızda da aynı soruyla karşılaştığım çok olmuştur. Gençlik yerini başka zamanlara bırakmış olsa da yine aynı soruyu soruyor olmamızın garip sancısını yaşıyorum.

Hangi ülkenin vatandaşı acaba bizim gibi hiç değişmeyen ve değişmeyecek bir soruya sürekli maruz kalmıştır?

Bu sorunun dışında bir aşağı bir yukarı hemen her alanda aynı trajedileri yaşıyor olmamızda "tarih tekerrürden ibarettir" cümlesinini aşabilecek düzeyde gerçekten.

Tarih bir kere de tekerrür etmesin! diye avazım çıktığı kadar bağırmak istemem saçma mı acaba?

23 ekim 2011 tarihinde Van'da meydana gelen 7.2 lik deprem bildiğimiz sonuçları bir kez daha gözlerimizin önüne sererken bu şehirde meslek hayatına başlamış ve bu kenti farklı bir yere koyan ben için zamanı bir an için dondurdu açıkcası.

Hayır! olumsuzlukları yazmayacağım bu sefer. Rağmenlere rağmen ortaya çıkabilen güzelliklerden söz etmek istiyorum.

Yıkılmış bir kentin çocuklarının her türlü koşullara rağmen çıkardıkları bir dergiden söz etmek istiyorum.

Çoğu kişi için inanılmaz gibi gelse de bu şehirde uzun yıllar öğretmenlik yapan biri olarak yakından tanıdığım bu insanların her koşulda yaratıcı özelliklerini ve kapasitelerini nasıl kullandıklarını bildiğimden benim için şaşırtıcı değil ama hep olumsuzluk görmeye alışmış gözler için yüze yayılan bir tebessüm.

Erçiş'in Genç Sesi "Haber Fareleri" adı altında bir dergi çıkardı geçmiş günlerde. Her türlü olumsuzluğun içersinde yansıyan bir güneş gibi adeta. Sıcacık...

Kendi duygu ve düşüncelerini yansıtışlarında çocuk gözleriyle gördüklerini aktarma çabası öylesine güzel ki.

Okuyun....

Haber Fareleri




Güzel şeyleri paylaşmaya devam etmek istiyorum.

Bir kaç hafta önce yine içimi sıcacık yapan bir mail aldım. Bildiğim ama bir şekilde buraya aktarmadığım bir konu da son derece güzel bilgiler içeren maildi. Bir şekilde bloğumda El Sistema konusunda yazdığım yazıyı okuyan bir okur "Genç Klasikçiler Festivali" konusunda bir bilgi veriyordu bana.

Evet, atlanmaması gereken çalışmalardan biri bu. Bir çok anlamsızlık yaşansa da herşeye rağmen ülkemizde inançlı insanlarla yapılan doğru işlerde var.

İşte “Genç Klasikçiler Festivali” de böyle bir çalışma. O kadar güzel amaçları var ki bir şekilde El Sistema ile benzer yanlarda taşımakta.

Kendileri amaçlarını bakın şöyle açıklıyorlar;

"Müziğin farklı formatlarıyla tanışma fırsatını pek fazla bulamayan, başta Sanayi Mahallesi halkı ve gençleri olmak üzere İstanbul’da yaşayan ve kültürel faaliyetlerden uzakta kalan tüm gençlere yeni bir kapı aralamak.

Gençlerde akademik müzik algısını oluşturmak, müziğe yeni bir perspektiften bakmak, belki yeni bir eğlence anlayışını ortaya koymak. Sadece Klasik Batı Müziği’nden değil, Halk Müziği’nden, Klasik Türk Müziği’nden bahsedebilmek. Belirli müzik türlerinin belirli kesimler tarafından sahiplenilmesini reddetmek ve sınırları ortadan kaldırmak.

Müziğin birleştiriciliğinde Eğitim, Kentlilik ve Çevre kavramlarına vurgu yaparak Seyrantepe’den yayılan bir dönüşüm ve kalkınma hamlesi başlatmak.

Müziğin bütünleştirici yönüne vurgu yaparak farklı türlerin de birarada dinlenmesini sağlamasıyla “müzik kurdu gençler” kavramını yaratmak.

Uluslararası bir festival formatı ile Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinin genç müzisyenlerini destekleyerek, bu genç sanatçıları İstanbullular’la buluşturmak. Evrensel bir dil olan müzik aracılığıyla farklı ülkelerin gençlerine birbirlerini ve kültürlerini tanıma fırsatı sunmak.

Genç sanatçıların, teknik ve sanatsal donanımlarını geliştirmelerini, seyirci kitleleriyle karşı karşıya gelerek kendilerine olan güvenlerini arttırmalarını sağlamak. Bu sayede çağdaş anlayışta, sosyal bireyler olarak yetişmelerine destek vermek.

Müzikle daha derin bağlar kurmak isteyen ve sadece dinleyici olarak değil, icracı olarak da yaşamanın hayalini kuran gençlere klasik müzik eğitimi vererek kültürel ve sanatsal bir “yenilenme” imkânı sağlamak.
Festivalin canlı yayın kuşağıyla, akademik müziğin herkese eşit bir mesafeden ulaşabilmesi mantığından yola çıkılarak, festivalimizi daha geniş bir kitleye ulaştırmayı amaçlamaktayız.

Sanayi bölgesinde çalışarak hayatlarını kazanan marangoz, kaportacı vs. gibi meslekler dahilinde öncelikle çıraklık, kalfalık ve ustalık yapan işçilere müzik sektörüne dair farklı kariyer olasılıkları hakkında bilgilendirme yapılması.Bu sayede, günümüzde büyük bir değişim içine giren Seyrantepe bölgesinin yakın bir gelecekte otomobil sanayisiyle ilgili iş alanlarında güçlük yaşama olasılığı olan işçilere yenir bir ticari kaynak oluşturma şansı doğuracaktır."

Çok daha detaylı bilgi isterseniz aşağıdaki linki tıklamanızı isteyeceğim. Ve bence tıklayın sizinde yüzünüze gülümseme yayılsın:

Tıklayın

Sevgili okur bana bir de tanıtım videosu göndermiş onu da paylaşmadan geçemeyeceğim.



Bu yıl dördüncüsü 18 mayıs- 27 mayıs 2012 tarihleri arasında yapılacak olan bu festival gri renklerin hakim olduğu şu sıralarda mavi mavi gülümsemekte....

sanem uçar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır