20 Temmuz 2013 Cumartesi

Tomaso Albinoni



Albinoni ilginç bir müzisyen.

Barok dönem bestecileri arasında saygın bir yeri olmakla birlikte sanki besteci olarak anılmayı pek istemeyen yanı ile de  öne çıkmaktadır. Herşeyden önce oldukça varlıklı bir ailenin çocuğuydu. O dönemlerde diğer bestecilerin maddi anlamda çektiği sıkıntıların hemen hemen hiç birini yaşamadı. Dilettante Veneto ile müziğe amatör olarak adım attıktan sonra müzik kariyerine kemancı olarak devam ederken beste çalışmalarıyla da dikkatleri üstünde toplamıştır.

Ailenin en büyük çocuğu olduğu için babasının ölümüyle birlikte aile şirketlerinin sorumluluğunda da yer aldığı bilinmektedir.

Eserlerinin hemen hepsinde kendine özgü bir lirizm vardır. Opera sanatçısı Margherita Raimondi ile evli olmasından dolayımıdır pek bilinmez opera konusunda da son derece güzel örnekler vermiştir. Eşinin ölümünden sonra ise kemancı özelliği sebebiyle 1740 yılında Keman Sonatlarını kapsayan bir kitabın varlığı uzun süre  Albinoni'nin ölümünden sonra yayınlandı şeklinde  ifade edilmesi sebebiyle bu tarihten önce öldüğü varsayılmasına rağmen, yapılan yeni araştırmalarla 1751 tarihinde öldüğü kesinlik kazanmıştır.

Ancak ne yazık ki gerçek ölüm tarihine kadar geçen süreç içersinde Albinoni'nin başka eserlerine tanık olamadığımız için  uzun bir süre beste yapmadığını kabul etmek zorundayız.

Herşey bir yana söz konusu Albinoni olduğu zaman farkında olmadan diğer eserlerini bir kenara atarak  Adagio in G minor eseriyle onu hatırlarız. Samimi olmak gerekirse muhteşem bir eserdir. Aradan, ortalarsak 300 yıl geçmesine rağmen hiç bıkmadan defalarca dinleyebileceğimiz bir eser bırakabilmek gerçekten çok önemlidir.

Sayısız filmlerde jenerik müziği olarak kullanılmış, bunun dışında hemen her müzisyen için yorumlanması gereken  eser olması gibi bir önceliği de sahiptir.

Tüm adagiolar özeldir.

Adagiolarda kelimelere yansımayan farklı bir büyü vardır. Hüzünlü bir ağırlıkta çalınması ya da söylenilmesi anlamına gelse bile Adagioların içindeki hüzün asla arabesk olmayan bir hüzün olup insanı insan yapan nitelikleri de içinde barındırır gibi gelir bana.

Adagio in G minor ise her zaman dinlediğim müziklerin arasında tamamiyle başka bir yere koyduğum müziktir. Bu büyük ustanın eserini her dinleyişimde zamanın durduğunu, etrafa doğanın en güzel kokularının  yayıldığını, en güzel renklerin etrafımda uçuştuğunu hissederim. Bu eser tüm duyularıma hitap eden bir özellik taşır.

Benim için bir sevgi sembolüdür de.

En fazla haksızlık ettiğimiz kavram aslında sevgi. Ya doğru düzgün kullanmayı bilmeyip, sürekli gerekli ya da gereksiz bir şekilde kullanarak içini boşaltırız, ya da ifade etmek yanlışmış gibi özenle saklayıp kendi içimizde yaşatırız.

Müzikte en önemli olgunun nüans olduğunu müzikle uğraşanlar bilir. Müziğe anlam ve derinlik kazandıran nüanslardır. Doğru ve zamanında uygun özelliklerle yapılan nüanslar bir eserin devleşmesine sebep olur. İşte sevgi de yaşamdaki nüanstır. Hele bir de müzikle birleşirse asla unutulmayacak anılar kalır.

Seneler önce Van'da kerpiç evimde kendi yalnızlığımı yaşarken kapımın çaldığı o günü hatırlıyorum. Kimsenin artık sokağa çıkamayacağı bir zamandı, hele bir bayansa...

Ama benim kapım çalınıyordu ve ben kapıyı açmaya gittiğimde karşımda soğuktan korunmak için kafasını gözünü sımsıkı sarmış arkadaşımı gördüm. Şaşırdım tabii, içeri girmeyeceğini söyledi ve bana "Hemen TRT FM i aç Sanem "dedi. Karanlıkta karlara bata çıka hızla benden bir kaç ev uzaklıktaki evine doğru giderken kapıyı kapatıp radyoyu açtığımı hatırlıyorum.

Ne kolay yaşıyoruz şimdiki zamanlarda.

Elimizin altında cep telefonları ve bir kaç tuşun ardından konuşmayı istediğimiz sesle birlikteyiz. Çok uzun seneler geçmemesine rağmen ailelerimizle konuşabilmek için PTT gidip saatlerce beklediğimiz zamanlar hiç yaşanmamış gibi...

Hemen radyoyu açtım.

O tüm notalarını ezbere bildiğim eser yankılanıverdi kerpiç evimde.

Ta Venedikte 1671 yılında dünyaya gelmiş bir adamın ezgileri yankılanıyordu Van'da.

İşte tam o anda, sabahları henüz okuluna gitmeden, eve  geldiğinde başka sorunlarla karılaşmamak için eline alıp çıktığın mecrefe ile dam da kar temizlemenin, yüzünü yıkayabilmek için bahçede bir kaba doldurduğun kar sularını ısıtarak bahçedeki musluğun donmuş bölgelerine döktüğün sıcak suyun, araya mesafelerin girmesi sebebiyle tamamiyle  sana farklı bir dünyada özlemlerinin hayatına getirdiği zorluklar uçup gitmişti bir anda

Bir gece senin için sıcak odasından kalkıp kapını çalan sevgili arkadaşının sana sunduğu sevgiden daha güzel bir şey varmıdır? İşte Albinoni bana bunları yaşatan ve duyumsatan bir adamdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumunuz incelendikten sonra yayınlanacaktır